Polis-vatandaş karşılaşmasında paradokslar

2020.06.04 14:23 - Son Güncellenme: 2020.06.04 14:44
A

Son zamanların en dikkat çekici aktörleri belki de.
Ve balıksırtı bir denge üzerine kurulu diyaloglar zincirinin iki unsuru.
Polis ve Jandarma ile diğer birimlerle vatandaşın karşı karşıya geldiği durumlardan söz ediyoruz. 
Aslında burada vatandaş boyutunu ikiye ayırmak gerekebilir.
Zira salt Polis-Jandarma ve vatandaş karşılaştırması değil bu.
Vatandaş boyutunda anlık hadiselerle polisle karşılaşanlarla suçlu olma şüphesi bulunanları ayırmak gerekiyor.
Her ikisine ilişkin de değerlendirme yapmak mümkün elbette.
*
Tesadüfler sonucu ve anlık diyalog eksikleri nedeniyle polisle karşılaşan vatandaşlarla ilgili hususa değinelim önce.
Toplumsal olaylarla ilgili de olabilir trafikte polisle yaşanan diyaloglarla ilgili de olabilir. 
Ya da incir çekirdeğini doldurmayacak bir hadisenin büyümesi ile alakalı da olabilir. 
Öyle ki; son zamanlarda karşılaşılan bir husus bu. 
Sayısız örnek vermek mümkün.
Polisin kafasına kürekle vuran vatandaş ile ilgili görüntüler de önemli bir örnek, bekçilere saldıran gruptan bir kişinin ayağından vurulması hadisesi de bir örnek. 
Bekçilerine saldıran vatandaşın ayağından vurulması orantısız güç kullanımı olarak görülebilir. 
Doğrudur. 
Ancak polisin kafasına kürekle saldıran vatandaşla ilgili de oldukça sağduyulu davranan polisin durumu da son derece önemli bir örnek. 
Kaldı ki, niye o kişiye güç kullanmadığı hususunda eleştirildiğini de unutmayalım. 
Allah korusun kürek darbesiyle polis yaşamını yitirse belki de "silahını niye kullanmadı" denilecekti. 
Bir paradoks hali yani. 
Veyahut trafikte gerginleşen trafik polisi ile sürücü arasında birçok kişinin başına gelenlerle ilgili de bir örnek vermek mümkün. 
Bu denge çok önemli. 
Yani trafikte polisin sürücüye bağıramayacağı ya da üzerine yürüyemeyeceği gibi sürücü ya da vatandaş da polise maksadını aşan bir davranışta bulunamaz.
Haklı haksız aramaya bile gerek olmayan bir durum bu. 
Konuyu tartışmaya bile gerek yok burada.
Fakat yeri gelmişken bir hususa dikkat çekmek gerekiyor. 
Yasaları bilen vatandaş haklarını sonuna kadar kullanma hakkına sahiptir. 
Yani gösteri yürüyüşleri ve basın açıklamalarıyla ilgili hadisede olduğu gibi vatandaş anayasal hakkını kullanmak isterken normlar hiyerarşisine aykırı bir yaklaşımla Polis ya da Jandarma gösteri yürüyüşlerine ilişkin kanunu öne sürerek bir engelleme yapmak isteyebiliyor.
Bu da zor bir husus.
Yine geçmişte karşılaştığımız ve ismi lazım değil bir sözde milletvekilinin polis şefine tokat atma olayını unutmuş değiliz. 
Böyle bir şeyi kabul etmek de mümkün değil. 
ABD'de yaşanan konuya değinmek bile istemiyorum. 
Bizim polisimiz ya da jandarma ve bekçilerimiz ile özel güvenlik ilgili böyle bir husus zaten yok. 
Olmaması da en büyük arzumuz. 
Suç şüphesi bulunan vatandaşlarla yaşanan arbedelerde de ABD'deki benzeri görüntüler yok çok şükür. 
Suç şüphesi bulunan vatandaşı bile en uygun yöntemlerle yakalayıp yargıya teslim etmek gerekir. 
Yani şiddete başvurmadan. 
Güç kullanımı en son çare olmalı. 
Ayrıca unutulmamalıdır ki, yüzbinleri bulan polis ve jandarma ile diğer kolluk kuvvetlerinin sayısına bakıldığında içlerinden hata yapan çıkmayacak mı?
Mutlaka çıkacaktır. 
Ve birkaç kişinin hatası yüzünden tüm kolluk kuvvetlerini suçlayamayız. 
Kaldı ki, kolluk kuvvetlerinde görev yapanlar da bu toplumun bireyleri. 
Yani bu toplumun içinden çıkmış insanlardan söz ediyoruz.
    *
Sonuç olarak ifade etmeliyim ki, kolluk kuvvetleri ile ilgili bakışım bir noktada çok net. 
Bir reklam filminde de belirtildiği üzere "Kontrolsüz güç, güç değildir". 
Bu nedenle polis ve jandarma gibi kuvvetlerin sürekli bir denetime tabi olmaları, verimli ve sürekli bir eğitim sürecinin içinde olmaları gerektiğini üstüne basa basa söylemek gerekiyor. 
Üzerlerindeki üniformalar kişisel hatalarının ötesinde devleti yönetenleri bağlamaktadır. 
Ve en küçük hataları ülkeleri kaosa sürükleme riskini barındırmaktadır. 
Dolayısıyla eğitim ve denetim hususu olmazsa olmaz noktadadır. 
Aynı zamanda vatandaşların haklarına azami saygı göstermek ve özellikle toplumsal olaylarda diyalog yöntemini sonuna kadar kullanmak durumundadırlar. 
Ama bu demek değil ki, Polis ve Jandarma gibi bu toplumun gözbebeği olan insanlara karşı duruşumuz olsun. 
Bu da kabul edilemez.
Yani hem şahsiyetlerine hem de üniformalarına karşı haddini aşan bir davranışı destekleyemeyiz. 
Ve varlıklarını sorgulayanlarla aynı safta yer alamayız.
Ancak dediğim gibi; kolluk kuvvetleri ile ilgili sürekli denetim ve sürekli eğitim...
Ayrıca unutmamak gerekir ki, depremde yardıma ilk koşan polis ve jandarma vb. aktörler.
Pandemi sürecinde ihtiyaç sahiplerine destek olmaya giden yine onlar.
Görev tanımları içerisinde bu tür faaliyetlerde bulunma hususunun olup olmamasına bakmadan. 
Terörle mücadele edilmesini saymıyorum bile.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları