Paris İklim Anlaşması, Türkiye'nin hamlesi ve Bursa

2021.10.01 21:01 - Son Güncellenme: 2021.10.01 21:41
A

Basit bir konu değil.
Ve günübirlik bir konu da değil.
Meşakkatli.
Maliyetli.
Müşterek hareket edilmesi zorunlu.
Önümüzdeki sürecin belki de en önemli ve zorlu konusu.
Zira küresel ısınma ve çevresel etkileşimin olumsuz yansımaları tüm dünyanın sorunu. 
Eğer samimi önlemler alınmazsa telafisi mümkün olmayacak bir husus bu.

Dünya yıllarca iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarını tartıştı.
Sanayileşmenin artması ve fosil yakıtların tüketilmesiyle birlikte gerekli önlemlerin alınamamış olmasını dillendirdi.
Ama samimi adım atılmadı ve  sürüncemede kaldı.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ise kurumsal bazda konunun masaya yatırılmasını sağladı ve bu bağlamda Kyoto Protokolü önemli bir yer tuttu.
Özellikle AB ülkeleri bu hususta çok önemli adımlar attı.
İklim değişikliği hususunu öncelikleri arasına aldı.
Birlik politikası olarak uyguladı.
1990'lı yıllarda başladığı iklim değişikliği ile mücadele konusunu Yeşil Mutabakat temasıyla duyurdu.
Birlik'in (Topluluk) çevre ve sürdürülebilirlik konularında kesin ve iddialı adımlar atacağının bir taahhüdüydü bu. 
Diğer tarafta Kyoto Protokolü'nün de tarafı oldu.
Türkiye de belirli farklılıklar ile sürecin içinde yer aldı.
Paris İklim Anlaşması da benzer şekilde dünyanın gündeminde önemli bir yer tuttu.
Anlaşma iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşma olarak bilinmekte. 2021 yılı itibariyle BM'de temsil edilen yaklaşık 200 ülke Anlaşmaya taraf olmuş durumda. 
ABD, Trump döneminde bu anlaşmadan çıkmış, Biden seçildikten hemen sonra anlaşmayı imzalamış durumda. 

Dediğimiz gibi konu dünyanın önceliklerinden. 
Zamanla daha da öncelikli hale gelmesi yüksek ihtimal.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da geçtiğimiz günlerde Paris İklim Anlaşmasının TBMM'ye geleceğini ve onay sürecinin başlayacağını söylemişti.
TBMM açılır açılmaz da ilgili teklif Meclis'e sunuldu. 
Önümüzdeki hafta usulüne uygun olarak onaylanması bekleniyor.

Bu anlaşma Bursa'yı da yakından ilgilendiriyor. 
Zira Bursa hem nüfus yoğunluğu hem de sanayi yatırımları açısından önemli bir kent.
Ve ihracat bakımında AB ülkeleri ile irtibat halinde.
Zamanla bu etkileşim, eğer gerekli adımlar atılmazsa karbon vergileri gibi çeşitli ek yükümlülükler getirebilir.
Hayatın tüm alanlarında yerini alabilir. 
Salt getireceği yükümlülükler değil olumlu manada da yerini alacaktır. 
Ayrıca küresel ısınma bağlamında dünya topyekün hareket etmek durumumda.
Dolayısıyla dışında kalmak pek mümkün olmayacak.
Türkiye'nin Anlaşmayı onaylamamaya yönelik çekinceleri ortadan kalktı mı, bilmiyoruz.
Ama son BM zirvesinde görüşme trafiği yaşandığına dikkat çekmek gerekiyor.

Sonuç itibariyle biz ayrıntıya girmemiş olsak da önümüzdeki süreçte toplumun çok daha bilgi sahibi olacağını tahmin ediyoruz.
Öyle ki, yenilenebilir enerji kaynakları ve yapıların buna uygun hale getirilmesi, üretim süreçleri ve hayatın birçok alanı bundan etkilenecek. 
Kurumlar, yerel yönetimler, fabrikalar, konutlar vs. 
Şu bir gerçek ki, bu husus  devletlerin yanında toplumların tüm kesimleri tarafından benimsenmesiyle başarı şansı daha da artacaktır.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları