Geçici sığınmacılar ve düzensiz göçler bir güvenlik sorunu mu?

2022.11.25 21:19 - Son Güncellenme: 2022.11.25 21:33
A

Göç hususu her şeyden önce insanidir.

Aynı zamanda ekonomiktir.

Doğa olayları sonrasında yaşanması da mümkündür. 

Tarihte örnekleri çoktur.

Savaşlar, siyasi baskılar vb. çokça nedene bağlanabilmektedir.

Ama dediğimiz gibi öznesi insandır.

Tarih boyunca da çeşitli nedenlerle göçler yaşanmıştır.

Ve günümüze değin çoğu zaman insani boyutlarıyla incelenmiş ve düzenli göçlerin olumlu yönleri anlatılmıştır.

Kimi zaman ise yasa dışı ya da düzensiz göçler gündeme gelmeye başlamış ve güvenlik sorunu olarak ele alınır olmuştur.

Konunun insani boyutları gündeme getirilse de zamanla güvenlik problemi olarak değerlendirilmiştir.

"Hemen her coğrafya için benzer durumlar yaşanmış" demek abartı olmayacaktır.

Kimi ülkeler kaynak ülke; kimi ülkeler transit; kimi ülkeler ise hedef ülke olarak isimlendirilmiştir. 

Zamanla da bu kavramlarda değişim olmuş. 

Türkiye de son zamanlarda hem transit hem de hedef ülke olarak değerlendirilmekte. 

Nitekim Suriye'de yaşanan iç savaş ve kaos ile birlikte Türkiye güvenli bir liman olarak görülmüş. 

Fırsat bulunursa da bu güvenli limandan Avrupa ülkelerine gitmenin yolları aranmış. 

2011 yılı ile birlikte Suriye sınırında belki de hiçbir ülkenin karşılaşmadığı görüntüler vardı.

Komşu ülkeden hızlı bir göç akını Türkiye'ye doğru gelmekte; sınırlarınızı açmasanız bombaların kurbanı olacaklar; kapıları açsanız kontrol edilemeyen bir tablo ortaya çıkacaktır.

Zor bir durumla karşı karşıya kalındığı ortadaydı. 

Zaten "açık kapı politikası" uygulandı.

Beraberinde de sorunlar yumağı olarak günümüze değin gelindi. 

2011'den tahmini 2016'ya değin yoğun olarak göç gerçekleşti. 

Sonrasında göç hızı yok denecek kadar azaldı. 

Ama doğumlarla birlikte sayı arttı tabii. 

Bu bağlamda 2020'nin Şubat ayı itibarıyle biyometrik olarak kayıt altına alınmış ve kendilerine geçici koruma statüsü verilmiş Suriyelilerin sayısı 3 buçuk milyonun üzerindedir. 

Ebette Suriyeli göçü ile birlikte Afganistan, Irak ve İran olmak üzere 500 binin üzerinde mülteci ya da düzensiz göçmenin Türkiye'de bulunduğu düşünülmekte. 

Verdiğimiz rakamlar belki de iyimser. 

Dolayısıyla dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olarak Türkiye gösterilecektir. 

Avrupa Birliği ülkeleri ya da Batılı ülkeler ise göç konusunu kendi sınırlarından ziyade üçüncü ülke sınırları ile değerlendirme yolunu seçmeye çalışmıştır. 

2014 ile 2015 yıllarında gerçekleşen göç akını sonrasında 1 milyonun üzerinde kişi Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşınca, Türkiye'nin AB nezdinde konumu daha da önemli hale gelmiş. 

Öneminden kastımız biraz farklı. 

Bir anlamda AB ülkeleri için tampon bölge konumu olarak görülmesi. 

Türkiye açısından ise insani boyut hep ön planda olduğu göz ardı edilmemeli. 

Elbette bu süreç ülkeler ve yönetimler için çok zorlu geçti.

Türkiye'de daha da zorlu oldu.

Avrupa "Kale Avrupası" olarak adlandırılacak bir boyuta dönüşürken, Türkiye sığınmacılar nedeniyle belki de önemli risklerle boğuşmak durumunda kaldı/kalacaktır.

Bu geçici sığınmacı ya da düzensiz göç konusu popülist söylemlere de meydan verdi.

Partiler "Suriyelileri göndereceğiz" sloganları attı.

İlgi de gördü.

Zamanla "nasıl yapacaksınız?" soruları da sorulunca sloganları değişmedi belki ama bu kez "kendi istekleriyle göndereceğiz" demeye başladılar.

Gerçekten de öyle. 

Nasıl gönderilecek?

Önemli bir soru. 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da bu söylemi dillendirir oldu.

AK Parti yetkilileri de bu konuda politika değişikliğine gitmek zorunda kaldı. 

Belki de geçici sığınmacı ya da göçmenlerle ilgili en çok ilgi gören parti Zafer Partisi oldu.

Genel Başkan Ümit Özdağ'ın söylemleri hayli ilgi gördü.

Dediğimiz gibi popülist söylemler olsa bile toplumda karşılık buldu.

Konuyu Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı emekli Başsavcı Nadir Özkardaş'a sorduk. 

"Birçok uluslararası sözleşme varken nasıl göndereceksiniz" dedik. 

Aldığımız yanıtı aktaralım:

"Varolan haklarını ellerinden alacağız. Ücretsiz olan hakkarı alacağız. Dolayısıyla Türkiye'de kalamayacaklar artık. Bu kadar kolaylık yaparsanız kalmış olurlar."

 

Özkardaş'ın söyleminin yanında Genel Başkan Başdanışmanı Emekli Emniyet Müdürü Ertuğrul Kara'nın işaret ettiği göç hareketi ve riskleri dikkat çekici. 

 

"En çok korktuğumuz iç savaş. Afganistan'dan gelenler İran'ı geçerek geliyorlar. Hiç doğal bir durum değil. Şüphe uyandırıyor. Bu kadar kontrol noktasından nasıl geçiyorlar? Afganistan'dan çıkıp geliyorlar. 1.5 milyon kişi. Büyük tehlike ve risk."


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları