Büyük hesaplaşmaya doğru

2020.09.24 08:30 - Son Güncellenme: 2020.09.24 08:33
A

Evet, aynen siz değerli okuyucularımıza haftalardır söylediğimiz gibi Türk-Yunan krizinde bir çatışma çıkmadan sona gelindi.

Hatta görüşmelerin devamı bundan sonra Türkiye ve Yunanistan askeri heyetleri arasında İstanbul'da yapılacak. Ancak şunu özellikle belirtmek gerekir ki, Türk-Yunan sorunlarının bu görüşmelerde hemen çözülmesi beklenmemelidir.

Atina yönetiminin şımarık politikalarından kaynaklanan sonu gelmez isteklerinin bitmesi halinde belki bir ilerleme kaydedilebilir.

Ancak, karasularını 6 milden 12 mil'e çıkarmak isteyen, adaları silahlandıran, Kıbrıs'ta kabul edilmez politikalar izleyen, hava sahası ihlalleri yapan, Batı Trakya'da Türk azınlığa hasmane davranan, teröristleri Türkiye'ye iade etmeyen Atina'nın hangi konularda normale dönüp bir uzlaşma sağlanacağı da meçhul. 

Yine de bu noktaya gelinmesi, tansiyonun düşmesi açısından güzel. 

Peki, buraya nasıl gelindi? Tabii ki, başından beri arkasına Fransa'yı alan ve Avrupa Birliği tarafından da açıkça desteklenen Yunanistan'a karşı bir adım geri atmamakla. 

Daha diğer bir deyişle, Fransa Lideri Emmanuel Macron'u, 'Doğu Akdeniz'de uçak gemisi gönderirim demekten Türkçe twit atmaya geri getiren yani U dönüşü yaptıran Türkiye'nin kararlılığıdır. 

Ancak yine hatırlayacağınız üzere, başından beri Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı giderek artırdığı gerginlik aslında kendisinin Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin hakkı olan alanların hepsine sahiplenme hırsından kaynaklanıyordu. 

Türkiye, ne bir ada, adacık veya toprak parçası talep etmiş ya da saldırgan bir politika izlemiştir. 

Bu kontrollü ve koordineli tırmandırılan politika aslında söylediğimiz üzere Türkiye'nin dikkatini Libya ve Suriye'den başka yerlere çekmek ve oralarda bir başka yeni gelen oyunu çaktırmadan pişirmek amaçlıydı. 

Bu oyunda da rol Fransa ve Rusya tarafından Yunanistan'a verilmiştir. Buna, yine Fransa ve Rusya'nın etkili olduğu Ermenistan'ın birden Azerbaycan'a saldırılara başlaması ve Türkiye'nin dikkatini buraya çekmeye çalışması da diğer bir örnektir. 

Aynen de öyle oldu zaten. Bu son bir ay zarfında Libya'da Türkiye'nin beraber çalıştığı Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Sarrac bir anda fikrini değiştirerek artık emekli olmak istediğini söyledi. 

Çok yorulduğunu ve yerini kendisinden sonra gelenlere bırakmak istediğini belirten Sarrac Ankara'da büyük şaşkınlık ve üzüntü yarattı. 

İnsan vatani için mücadele ederken ne kadar yorgun olsa da işi yarı yolda bırakır mı. 

Belki kendine göre haklı sebepleri vardır. Fakat bu çıkışın ardında Fransızlarla yaptığı görüşmede neler olduğu yönünde soru işaretleri bazılarının kafasında oluşacaktır. 

Şüphesiz Türkiye Sarrac sonrası yönetim ile de yola devam edecektir. Ancak Sarrac, isyancı Hafter'e karşı önemli başarılar sağladı Sirte, Cufra ve Misrata'da ilerlemeler kaydedildiği bir dönemde birden görevi bırakmak istemesi kafaları karıştırmıştır. Aynı şekilde, Türkiye'nin Yunanistan ile krizle dikkatinin dağıtılmaya çalışıldığı bir dönemde ve hemen sonrasında İdlib'te ve Suriye harekat bölgelerinde, Bir anda Rus birlikleri ile Esad rejiminin hareketliliğinin artması da dikkat çekicidir. 

Bana kalırsa, İdlib ve Libya'da büyük hesaplaşmaya doğru gidiliyor. 

Bütün bunlarla birlikte, Türkiye başından beri gelişmelere hazırlıklı olduğu için karşı oyun planlarını hazırlamış durumda. 

İçerideki kavgamız bitmediğinden dolayı naçizane dikkatlerinize bu konuyu getirmek istedim. 

Kısacası, Libya ve Suriye'de oldukça hassas bir döneme giriyoruz. Unutmadan, Amerika Birleşik Devletleri ile de özellikle 3 Kasım'da yapılacak seçimler öncesinde Ekim ayı sıcak geçebilir. 

Sağlıkla kalın.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları