Enseyi karartmayalım, 'hayat devam ediyor'

2022.12.08 22:24 - Son Güncellenme: 2022.12.08 22:24
A

Hem Avrupa'da / Euroleague,  BCL, Euro Cup /, hem kendi liginde;  sezon içinde birlikte oynama zorunluluğu; özellikle Frutti Extra Bursaspor gibi dar rotasyonlu takımların performanslarında iniş, çıkışlara neden olabiliyor.

Basketbolun Avrupa platformu; an itibariyle neredeyse küçük çaplı bir NBA gibi.

Özellikle Euroleague seviyesi giderek daha zor koşullarda oynanmaya başladı.

Fikstür gereği çift maç haftalarında iki gün ara ile önce Avrupa fikstürü oynadıktan sonra; hafta sonunda da kendi liginde puan mücadelelerine çıkıyor iki takım.

Her anlamda zor, yorucu ve sıkıcı bir maraton.

En çok da fiziksel ve mental yıpranma had safhada oluyor böyle bir organizasyonda.

Pek dillendirilmiyorsa da aile yaşamından uzakta, sosyalleşmenin ise giderek kısıtlandığı bir basketbol cenderesinde oyunculara adeta birer kobay gözüyle bakılıyor.

'Yat, kalk, antrenman yap, seyehate çık, maç oyna, Türkiye'ye dön, bazen bir gün bile soluklanamadan içeride bıraktığın yerden devam et!..

Bazıları için 'her şey para değilse eğer', katlanması gerçekten kişiye göre algılanan bir mağduriyetler manzumesi.

Sınırlarını çizmeye çalıştığım böyle bir basketbol ortamında uzunca bir süredir oynamaya alışmış Fenerbahçe BEKO ile Anadolu Efesli oyuncular için sorun yapmaya gerek olmayabilir!.

Çünkü kadrolar çok geniş, yabancıları en üst sınırdan, yerlileri de bu ligin en iyilerinden.

Fiziksel yıpranmaya bağlı yorgunlukları da; rotasyon uygulayarak en aza indirgemeye çalışıyorlar.

Böyle bir kompakt dünyada para kazanmak ta büyük keyif oluyor haliyle.

Taş çatlasın 10 yıllık sıkı bir profesyonel sürecin sonunda emekli olduklarında; ömürlerinin geri kalan kısmını garantiye alabiliyor mutlu azınlık sınıfındakiler!.

Sonra belki de bir daha hiç çalışmadan, bacak bacak üstüne atarak, ya da yan gelip yatarak dolce vita (İtalyanca tatlı hayat) düsturunda ömrünün sonunu getirmek!.

'Hakları da var' derim.

Gençliğin salonlarda, otel odalarında, uçak koltuklarında  çürüsün; çalış, çırpın, ter dök, özverinin 'nirvana'sına tırman;

Yani bu kadarcık da olsun artık!.

Ne var ki Euroleauge'deki iki somut örneğin ötesine çıkamıyoruz Türk basketbolunda.

Diğer kupaların gönülleri bu sporun gerçek emekçileri.

Dar sayılacak bir rotasyon, bütçe olanakları nedeniyle zorunlu olarak bir tık aşağılarda ve daha alt seviyede getirilen yabancılarla; nispeten defolu, az kullanıldığı için de iş yapacağı düşüncesiyle transferi gerçekleştirilen yerliler.

Frutti Extra Bursaspor işte basketbolun bu cenderesi içinde; içeriyle, dışarının momentumunu sabitleyerek oynayamadı bugüne kadar.

Yabancıların seviyesini maçlar eksildikçe biraz daha iyi anlamaya başlıyoruz.

Yerlilerin toplamı; 'süper Mario' Onuralp Bitim'in harcadığı enerjisinin dörtte birini bile sarf edemiyor.

Fiziksel ve temaslı yorgunluk dakika dakika yüzlerine vururken; dar ve kısıtlı olmanın dezavantajıyla yeteri kadar kenara gelerek dinlenemiyorlar.

Umana Reyer Venezia maçını bu kriterleri dikkate alarak izledim Salı akşamı.

Hiç hesapta olmayan Büyükçekmece maçının yitirilmesiyle uğradıkları özgüven kaybı; her hallerinden belli oldu oyuncuların.

Yorgun olmanın yanı sıra isteksizdiler de.

Yeteri kadar mücadele edemediler. Geriye düşünce de silkinmeyi başaramadılar.

Ben bu durumu; kadro derinliğinin olmamasıyla; içlerinde Onuralp Bitim'in dışında maça enerjisini koyarak, momentumu çevirebilecek bir ikinci oyuncunun çıkmamasına bağladım.

Ne üzücü ve ilginçtir ki takımın en belirgin bir şekilde öne çıkanı; daha doğrusu kaybetmeye tahammülü olmayan ismi Onuralp Bitim;

'Tek kişilik ordu' gibi mermisi tükenene kadar savaşıyor parkenin içinde.

'Savunma yap, şut at, çembere atakta bulun, ribaunda gir;'

Sonunda Onuralp'de bir insan, biyonik adam değil ki.

Takımın geriye kalanlarının bu maçta 'sanki teferruatmış' gibi oynamaları düşündürücü idi

Nerede yabancıları Frutti Extra Bursaspor'un?

Geçen sezonun baş aktörü Derek Needham hangi nedenlerle henüz kendini bulamadı?

Görünmeyen kahraman Dave Dudzinski sizce geçen yıldan daha iyi bir pozisyonda mı?

Anthony Clemmons'mu yoksa Andrew Andrews'mi oynuyor olsaydı daha iyi olurdu?

'Yorgunluk' tek başına mazeret olamaz, herkes ne kadar bitap düşüyorsa onlar da o kadar.

Sindarius Thornwell'in bilinmeyen bir sakatlığı mı var da bir türlü parkelere dönemiyor?.

Avrupa arenasında bir yabancı eksikliği % 30 kayıp demektir bu seviyelerdeki kadrolar için.

Değiştirilecek mi yoksa; sabırla beklemeye devam mı!?

Bilemiyoruz.

Uzun Zach Auguste'ye de artık sırtımızı yaslamak istiyoruz.

O ise 'bukalemun' gibi maçtan maça fark ediyor.

Çelimsiz fiziği nedeniyle çember altında caydırıcı uzun rolünde hayli etkisiz.

Basketbolun değişmez geyiğidir 'uzunun kalını makbuldür' benzetmesi.

Dal gibi olanını ise pek tutmazlar.

Onuralp Bitim Venezia maçında da hücumlar bitiren akılda kalır tek isim olunca; ev sahibi savunma topu getirenlere baskı yaparak kendisinin pas kanallarını kesmeye çalıştı.

Top fazla elden ele dolaşamadığı için de Onuralp Bitim'in 'bire bir'lerine kaldık maçın sonunda.

Venezia'lı oyuncular show up savunmalarını logoya kadar çıkartarak, Bursaspor'un topu getiren oyuncularını kendi yarı sahalarının önünden seti kurmaya zorlamaları planlarının bir parçasıydı.

Ve bunu da başardılar.

Uzunca bir mesafeden rakip çemberin önüne kadar topu getirmeye çalışırken en az 4-5 saniyesi çalındı Bursaspor'un.

Pasları doğru adamlara çıkartamadık çoğunlukla.

En boş olan şutları da sokamayınca son çeyrekte teslim bayrağı çekildi.

Bana sorarsanız takıma kesinlikle bire birler üzerinden deliciliği olan, yani çembere giderek skor yapabilecek farklı bir takviye gerekebilir.

Çünkü Onuralp bu departmanda çok yalnız kalıyor.

Thornwell'le gereğinden fazla zaman kaybedildiğini düşünüyorum.

Büyükçekmeceli 1.71'lik Jordan Crawford'un neredeyse bütün kadronun içinden geçerek çembere gitmelerini daha kimse unutamadı.

Bu yenilgi camia olarak rehavete kapılarak, rakibi hafife almanın bedeliydi.

İkincisini de Venezia uygulamalı dersleriyle kafamıza kaktı.

Crawford kişiliğinde delicilikte ivmelenmiş bir kısanın neler katabileceğini gördükten sonra;

Venedik'te de hücum ve savunma ribaundu almadan, box out yapmadan asla maç kazanılamayacağını test ettik.

Ev sahibi takım bu maçta çemberimizin altında seken toplardan ikinci üçüncü hücum şansları yakalarken;  tam 20 ofansif ribaunt topladı.

İnanılmaz bir sayı, bir basketbolcu için unutulamayacak savunma zaafı.

Hoca molalarda 'box out yapın' derken kendini yırttı durdu ama maalesef bir şey değişmedi.

İdmanların bitiminde oyuncular serbest düzende tek başlarına şut çalışması yaparlar.

Frutti Extra Bursasporlu oyuncuların, özellikle uzunların maç bitiminde buna ilaveten Alimpijevic yönetiminde 'box out' üzerine çalışmaları, kalan maçların selameti açısından zorunluluk halini aldı!.

Aslında bu zaaf; Türkiye'de bütün takımların ortak sıkıntısı.

O kadar ligde onca adam -ki hepsi akıllı- şut atıldıktan sonra sırtını çemberle, oyuncu arasına dayayarak topların karşı tarafa düşmesine engel olamıyorlar.

Çünkü fundamental olarak eksik yetiştiriliyorlar.

Ama Bursaspor'da bu zaaf zirve yapmış durumda.

Yenilgiden mutlaka dersler çıkartılacaktır.

İki cephede yeteri kadar savaşılamıyorsa; eksikler olduğu içindir.

Sinir olduğum bir başka şey ise, defalarca milli takım forması taşımış, üstelik şutör kimliği yaftalı oyuncuların çok sıklıkla 'air ball' atmaya devam etmeleri!.

Kusura bakılmasın ama; 'ail ball (*) atmak'  seyirciyle kafa yapmanın eş anlamı gibi.

Demek ki top o anda elinize geldiğinde hiç motive değilsiniz, konsantrasyonunuz da sıfır;

Oturun o zaman sabaha kadar şut çalışın, başka türlü düzeltilemez!.

Şunu söylemek istiyorum;

Fiziksel olarak yorgun düşmek bu sporun doğasında var. Yene, yenile alıştıkça işler rayına girer, kimse endişe etmesin.

Yani Frutti Extra Bursaspor içir enseyi karartmayalım; hayat devam ediyor.

*air ball: çembere değmeyen şut!*


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları