Biz neden Yunanlı kadar olamıyoruz?

2022.03.03 16:34 - Son Güncellenme: 2022.03.03 16:34
A

FİBA 2023 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri B Grubu'nda Yunanistan'la oynadığımız iki maçı da kaybettik.

Böylece Yunanistan grupta 3-1 ile ilk sırayı kaparken, Türkiye 1-3 ile şansını son iki maçta alacağı sonuçlara bıraktı.

Daha mı güçlüydüler bizi yendiklerine göre?

Bu karşı tarafa nasıl baktığınıza bağlıdır.

'Yüzde elli, yüzde elli' dersek en doğrusu olur.

Yapılan onca tercih hatalarıyla, savunma zaaflarımıza karşın pekala avucumuzun içine kadar gelmiş maçları lehimize çevirebilirdik.

Sadece küçük nüans farklarıyla kaçırdık.

En sinir olduğum şey;

Rakibimize şansımız tutmuyor' klişesinin arkasına sığınarak gözleri gerçeklere kapamak.

Aslında bu yanıltıcı kavram, iyi yapabileceklerimize de engel.

O zaman şansını kendin yaratacaksın değil mi; elinden tutan mı var?

Maçın içine girecek olursak;

Onlar doğrularıyla, biz ise ısrarla yanlışlarımızla oynamaya devam ediyoruz.

 Nasıl mı?

Açıklamaya çalışayım.

Yunanlıların 1 numaraları (point guard /oyun kurucu) ben bildim bileli saf kan Helenistlere emanettir.

Biz ise uzunca bir zamandır tam tersini yapmaktayız.

Son iki maçta direksiyonun başında Fenerbahçe BEKO'dan tanıdığımız Kostas Sloukas bu pozisyonun ağırlığıyla, hakkını vererek oynadı.

Topla alışverişi çok iyi, yüzdeli dış şut sokan, saha içi görüşü ve yönlendirmesiyle kusursuz bir 1 numaradır Sloukas.

'Winner'  tanımlamasının da tam karşılığıdır.

Zaten bu oyun karakterleriyle bize karşı ağır basarak, iki maçı da takımı lehine kopartan oyuncuların en önünde geldi.

Biraz daha eskilere dönecek olursak halen Barcelona'da basketbol kariyerine devam eden Nick Calathes ile geçen yıl aktif spor yaşamını noktalayarak şu aralar antrenörlüğe ısınmaya çalışan Vassilis Spanoulis lider özellikli, çok yönlü kreatif oyun kurucularıydı Yunanistan'ın.

Hangisi oynarsa oynasın fark ettirmezdi; çünkü birisi diğerinden daha fazlaydı her zaman; momentumun takımlarında kalmasını sağlayan aktörler olarak arkadaşlarının saha içi lideri oldular.

İzlediğim Yunanlı oyun kurucular içinde en yetenekli olanının; 2006 yılında Japonya'da yapılan Dünya Basketbol Şampiyonası'na damgasını vuran donamımı dört dörtlük Theodoros Papaloukas olduğunu söyleyebilirim.

Dönelim bize;

Negatif yönde farklıyız komşumuzdan.

Mantalite olarak da aradaki açığı kapatamamaya başladık.

Değişemezsek bizi değiştirecekler!.

Geldiğimiz noktada; bu pozisyonu devşirmelerin eline emanet ederek günü kurtarmaya çalışmak bir basketbol geleneği halini almaya başladı ki;  devamında ısrar bundan daha kötü günler yaşamamıza neden olacak gibi.

Biliyorsunuz kim olduklarını.

Bir kaç yıl öncesine kadar Maccabi Tel Avivli Scottie Wilbekin; son iki yılda da 'bir dünya starı' diyebileceğimiz Anadolu Efesli Shane Larkin.

Wilbekin'in yerine Larkin tercih edildiği için artık devşirme pozisyonunda ona forma veriyoruz.

ABD'li guard yorulup kenara geldiğinde ya da faul sorunu yaşamaya başladığında ise milli takımda coach Orhun Ene'yi afakanlar basmaya başlıyor.

Çünkü back up (yedek) pozisyonunda yabancıyı ikame edecek eleman sıkıntısı had safhada!.

Kendi liglerinde yabancıların gölgesinde fazla dakika alma fırsatı  bulamadıkları için her bir yerlerinden eksiklik fışkırıyor!.

Arkadaşlarını yönlendirmede sorunlar yaşayan, doğru dürüst pas ve tercih yapamayan, lider kimliğinin hayli uzağında, şutları da orta hallice birileri.

Safını bulamayınca da çoğu zaman 2 numaradan (shooting guard) bozma çakma oyun kurucularla idare edilmeye çalışılıyor.

Örneğin Anadolu Efesli Buğrahan Tuncer'le; Darüşşafakalı  Doğuş Özdemiroğlu.

Bu sinir bozucu tablo; oyuncuların değil; kulüpleri yönetenlerle, Basketbol Federasyonun eseri aslında.

Evimizin tapusunu yabancıya emanet etmeye devam ettiğimiz sürece; günün birinde sokak ortasında kalmamız kaçınılmaz olacaktır

Aynen bu durumda halimiz.

Yetiştiremediğimiz için yetiştirenlere bakarak iç geçiriyoruz.

Peki uzun rotasyon, yani 5 numara /pivot/ pozisyonu.

Farkı yok 1 numaradan;

Hala yaşı 40'a yaklaşmış, ayakları ağır, savunması zayıf Oğuz Savaş'a muhtaç durumda Türkiye.

Kendi liglerinde doğru dürüst süreler alamayan Furkan Haltalı ile Sadık Emir Kabaca'da alternatifleri Oğuz ağabeylerinin.

Fundemantalleri yetersiz, atletizmleri olmayan, öğretilmedikleri için parkeye çıktıklarında pozisyon hataları yaparak ve çemberi savunamayarak idare etmeye çabalıyorlar.

Bir tarafta bizim çocuklar, diğer tarafta 5 numara pozisyonu için tam donanımlı, üstelik atlet Georgios Papagiannis.

Ribaunt, sayı ve blok tehdidiyle sadece potamızı değil, dünyamızı da kararttı iki maçta.

Neden bizde bu kalibrede oyuncular yetişemiyor?

Neyimiz eksik Yunanistan'dan?

Hiç bir şeyimiz.

O zaman;

Tembeliz, ayran gönüllüyüz.

'Sıkıntıya gelemiyoruz'...

Bulduklarımıza da özel çalışma yaptıramıyoruz.

Yaptırdıklarımıza da kendi liginde gelişimini sağlayacak dakikaları verme noktasında cesaret yoksunuyuz.

Yabancılar her koşulda öncelikli oldukları için çocuklarımız perde gerisinde uvertur sanatçı kimliğiyle rol kesmeye devam ediyorlar.

Sözün özü; nüfusu İstanbul'dan az, yüzölçümü Konya'dan biraz büyükçe Yunanistan'a 'vay anasını' naralarıyla ve imrenerek bakmaya devam ediyoruz.

Oysa üretken kimyamız, tesislerimiz, gençliğimiz en önemli değerlerimiz; bir de farkına varabilsek?

Yabancılara gereğinden fazla yaslanacağım diye, bizim evlatları fazlasıyla ihmal etmek hakkaniyete de sığmıyor.

İki maçta da evet eksiktik; NBA'den oyuncularımızı getirememiştik.

Furkan Korkmaz, Cedi Osman, Alperen Şengün, Ömer Faruk Yurtseven'le, Sertaç Şanlı  oynayabilseler; skor çok farklı bir şekilde lehimize olabilirdi kuşkusuz da;

Bütün bunlar ısrarla sürdürülen ve geri adım atılmadıkça basketbolumu daha da kamburlaştıracağı yadsınamaz yanlışların üstünü örtemeye yetebilecek mi diye sorarsanız işte bu noktada yanıtım ' kesinlikle hayır' olacaktır.

Özetlersek iki maçta da;

Topu getiren, topu çemberden sokan, topu tutanlar ağırlıklı olarak Yunanlı olduğu için onlar kazandı.

Alacağımız yolda kilometre taşımız ise; yabancı işine bir kota getirerek ligde oynayanların sayısını makul ölçülere çekmek olmalıdır.

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları