Basketbolumuz; voleybolun doğrularıyla yönetilirse ayağa kalkar

2023.08.25 22:41 - Son Güncellenme: 2023.08.25 22:41
A

A Milli Kadın Voleybol Takımımız Milletler Ligi'nde  şampiyon olduktan sonra katıldığı CEV Avrupa Voleybol Şampiyonası'nda da başarılarını sürdürüyor.

Almanya'da oynanan grup aşamasını 5/5 yaparak ve sadece bir set kaybederek geçen Sultanlar; pazar akşamı Belçika'da son 16 turunda oynayacağı karşılaşmada ev sahibi ülke ile fileye yükselecek.

Sporda kesin konuşulmak zaman zaman yanıltıcı olsa da; Belçika'nın bize rakip olamayacağı ayan beyan ortada.

Geçebilirsek kadınlarımızı; önümüzde son basamağı final olan tek maç üzerinden oynanacak üç zorlu karşılaşma daha bekliyor.

Büyük olasılıkla çeyrek finalde Polonya;

Yarı finalde İtalya;

Finalde de Sırbistan.

Son üç rakip birbirinden dişli olsa da; Türkiye hem kadro potansiyeli, hem de bireysel oyuncu yetenekleriyle üçünden de daha iyi ve diri bir takım.

Yani kadınlarımızın tadı damağımızda kalan Milletler Ligi birinciliğini; Avrupa şampiyonluğu ile taçlandırmaları uzak bir olasılık değil, bu sporu iyi bilenlerin öngörebildiği bir sonuç.

İki büyük organizasyonun birisinde dünyanın, diğerinde Avrupa'nın şampiyonu olunursa; takım sporları tarihinde bir ilki gerçekleştirerek adımızı tarihe yazdıracağız.

Buraya kadar tesadüf mi bütün bunlar peki?.

Asla;

Çünkü kadınlarımız voleybolda sadece A takımı düzeyinde değil, alt yapılarda da çok başarılılar.

Balkanlar onlara artık dar gelmekte.

U19'lar düzeyinde de son olarak Slovenya'da ABD'nin arkasından ikinci sırayı elde ettik.

Hem de 2-0 önde götürülen maçı basit hatalar sonucunda kaybederek.

Halen Meksika'da devam etmekte U21 Dünya Şampiyonası'nda ilk dört sıra şansını kaçırsak ta  beşincilik, sekizincilik maçları oynayacağız.

Turnuva bittiğinde en iyi beşinci, en kötü sekizinci olmanın neresini eleştirebilirsiniz ki?

Bir çok voleybol ülkesi oralara kadar çıkamazken; Türkiye dünyanın an itibariyle en iyi 10 takımından birisi U21 yaş grubunda.

Bu kadarla da sınırlı değil voleyboldaki başarılarımız.

Erkeklerin uzun yıllar başarılarının gölgesinde kaldıkları kadınlarımızla rekabet edebilecek düzeye gelebilmelerine az bir şey kaldı.

Altın Lig'in son 4 yılında 3 şampiyonluk bir ikincilikle yetinmeyip; Temmuz'da Katar'da yapılan maçların sonunda ve 2024 yılında erkeklerin NVL'nde oynamaya hak kazandılar.

Bitmedi...

Eylül ayı içinde Japonya'da hem kadınlar, hem de erkekler 'Paris 2024 Olimpiyatları'na katılabilmek için yapılacak eleme /kota / maçlarına çıkacaklar.

Gruplarında ilk iki sırayı alabilirlerse; seneye onları birlikte olimpiyatlarda izleme şansı bulacağız.

Daha kaldı mı?.

Elbette...

Giderek yaygınlaşan 'devşirme oyuncu' oynatma modasında da fark yaratıyor kadınlarımız.

Küba asıllı Melissa Vargas olağanüstü hücum performansı ve göz kamaştıran atletizmiyle pozisyonunda (pasör çaprazı) dünyanın en iyisi.

Her smaç servisi hız rekorları kıran Vargas açık ara filenin en popüler kadın voleybolcusu.

Türkiye'nin maçlarında o servise ya da köşelere top öldürmek için geçtiğinde adeta nefesler tutulup, adına tribünlerde pankartlar açılıyor.

Sporda doğru seçim / tercih / kulüple, federasyonunu ya vezir edermiş, ya da rezil.

İşte bütün bu detaylar üst üste topladığınızda karşınıza;

Doğru seçilmiş bir başkanın (Mehmet Akif Üstündağ) yönlendirdiği federasyonun çok çalışmasının, bilimselliği son harfine kadar uygulayarak modern ve gelişime açık bir politika izlemesinin, tesis sorununu çözümleyip, alt yapıya laf olsun diye değil, gereğince yatırım yaparak bunu alınan sonuçlarla taçlandırmasının tescilli belgesi şeklinde çıkıyor.

 'Şimdi bana bütün bunları niye yazdın' diye soracak olursanız;

Bir ülkenin takım sporlarıyla uğrayan iki farklı federasyonunun, hemen hemen ayni koşullarla görev yaptıkları halde uluslararası platformda taban tabana zıt sonuçlar almasına vurgu yapmak için...

An itibariyle Türkiye'de kadın ve erkek voleybolu katıldıkları şampiyonalarda kanat takmış uçarken;

Erkek ve kadın basketbolu yerin dibine geçmiş durumda.

Birisinde başarı çıtası en tepelerde; diğerinde çukurun derinliklerinde.

Voleybol deyince rakiplerine 'esas duruşta selam çaktıran' Türkiye'nin basketbolunu kimse iplemiyor.

Zaten aldığımız sonuçlar da bunun kanıtı.

Avrupa şampiyonasında yoktuk; dünya şampiyonasını da en güzel yerden koltuklarımızdan izleyeceğiz !.

Voleybol cenahında kadınların Paris'ine garanti gözüyle bakılırken, erkeklerin de ayni başarıyı elde etmeleri büyük olasılık.

Basketbol içinse olimpiyatlar tatlı bir düş olmaktan öteye geçemiyor.

 Seneye yaz aylarında onlara 'her yer plaj', bol bol yüzsünler!..

Devşirmeler birisinin yüz akı, diğeri için skandaldan başka bir şey değil.

Vargas ve Lagumdzia ile  filede fark yaratan Türkiye'nin; potada Shane Larkin, Scotty Wilbekin bilmecesini çözemeyip eline yüzüne bulaştırmasına söyleyecek söz bulamıyorum.

Bir federasyon yokları var edip bulduğunu pırlanta gibi parlatırken; diğeri potansiyelleri yadsınamaz iki oyuncusunu milli takıma bile çağırmayı bile beceremiyor!.

'Kadının fendi, erkeği yendi' öz deyişi tam bu günler için söylenmiş sanki...

Sahi kadınlar ne yapıyorlar da bu kadar fark ettiriyorlar!..

Voleybol Federasyonun başarısı; bilimsel makalelere konu ya da tez olacak kadar dikkat çekici.

Keşke Osman Solakoğlu ağabey aramızda yaşıyor olsaydı.

Eşini, dostunu, arkadaşının kulübünü (!) lige davet etmekle federasyon başkanlığı yapılamıyor!.

Zamanında çok iyi oyuncu olmanız kendi yeteneğinizle alakalı;

Ama yaptığınız sporu yönetmenize yeterli değil.

Özel yetenek ve istişare ister federasyon başkanlığı;

Başınıza buyruk kararlar almanızı değil.  

Üstündağ başkan gibi çalışacak, üretecek, çözümleyeceksiniz...

Yapamıyorsanız sağınızdaki, solunuzdakilere bakarak ' onlar uzayda, biz ise yeryüzündeyiz. Niye böyle acaba?' diyerek bir çaresini bulacaksınız...

Hatır, gönül, torpille federasyon başkanlığı buraya kadarmış.

Mutlaka yerinize daha iyileri de vardır, daha da yeteneklileri de...

Yeter ki yolunu açan olsun...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları