İlk milli savaş uçağının anlamı

2024.02.26 10:34 - Son Güncellenme: 2024.02.26 10:35
A

Bu dönem Türk Savunma Sanayi açısından çok önemli bir süreç. 

Çünkü, Türk havacılığının son dönemde geldiği noktada en üst seviyede bir başarıya ulaşıldı. 

Milli muharip uçak olarak adlandırılan ve Kaan ismi verilen ilk yerli savaş uçağı geçen hafta test uçuşunu gerçekleştirdi. Tüm dünyada yankı buldu. 

Dünyada beşinci nesil savaş uçaklari kategorisine girecek olan Kaan ile Türkiye aynı zamanda bu konuda yetkin beş ülkeden biri olarak anılacak. 

Aslında TFX koduyla adlandırılan uçağımızın, ilk test uçuşunun ardından 2028'de ilk filosunun oluşturulması, ardından da 2030 sonrasında Türk Hava Kuvvetleri'nin envanterine daha fazla girmesi planlanıyor. 

Uçağın teknik özelliklerini yazının en altında detaylı bir şekilde bulacaksınız. Bunun üzerine çok şey yazıldı çizildi. 

Ancak; Türkiye'nin İHA ve SİHA, yine yerli milli atak bir ve iki helikopterleri, Hürkuş eğitim uçağı ve Gökbey genel maksat helikopteri projelerine baktığımızda sürecin savunma sanayiimiz açısından çok bilinçli ve programlı bir şekilde yürütüldüğünü görüyoruz. 

Türkiye tarihi boyunca çok sık ambargolarla karşılaşmış ve bu nedenle silah alımı yaptığı ülkelerle inişli çıkışlı krizde dönemler geçirmişti. Ve bu durum Türkiye'yi aslında savunma sanayinde tek başına ayakta durabilme adına olabildiğince az dışarıya bağımlı olabilmek için sürekli motive etmişti. Malumunuz, yine de bu duygularla bile bir yere kadar yeterli olabiliyor. 

BAŞARI HİKAYESİ 

Çünkü yüksek teknoloji için çok çalışmak yıllarca birikim sağlamak ve sonunda bir noktaya gelmek gerçeği var. Bu açıdan hiç durmamanız şart. Bu noktadan bakıldığında mevcut ivmenin takdire değer olduğu ortada. 

Rusya'dan S 400 füzelerinin alınması sonrasında Amerika'yla yaşanan kriz, kurucusu olduğumuz F-35 savaş uçakları projesinden çıkarılmamız, Amerikan CAATSA yaptırımlarıyla karşılaşmamız hala akıllarda. 

Son F-16 savaş uçağı alımında bile Amerika'yla İsveç konusundaki karşılıklı çekişme, ve ne kadar zorlu süreçlerden geçildiği de daha yeni yaşananlar arasında. Tabii, bütün bunları anlatırken, Türkiye'nin ürettigi gerek İHA ve SİHA'lar, gerek savaş uçağı projelerinde akıllı mühimmat ile ilgili adımları da gözardı etmemek lazım. Çünkü bu hava araçlarına takacak silahınız ve onları etkili hale getirecek mühimmatınız olmazsa bu araçların hiçbir anlamı da kalmaz. Bu noktada Türk savunma sanayinin gerek devlet gerek özel sektör işbirliği ile ürettigi roket ve füzelerin de başarısını takdire şayan olduğunu özellikle belirtmek gerekli. Savunma sanayiinde ne kadar dışa az bağımlı olursanız, uluslararası menfaatlerinizi savunmada ve diplomasi masasında da o kadar etkili olursunuz. 

Tüm bunlardan hariç olarak, gözden kaçan bir noktayı da özellikle belirtmek gerekiyor. O da, Türkiye'nin son günlerde dünya basınında savunma sanayinde attığı adımlarla ilgili haberleri de gördüğümüz için tüm gözlerin üzerinde olduğunu atlamamak. 

SALDIRILAR BAŞLAYACAK 

Bu çerçeveden bakıldığında, gerek Kaan savaş uçağımız gerekse diğer üretimine başladığımız silah araç ve gereçleriyle ilgili muazzam bir siber ve istihbarat saldırısı altında olacağımız. 

Ayrıca yabancı ülke istihbarat servisleri bu projeleri ele geçirmek için her yolu deneyecektir. Bu sadece istihbarat savaşı anlamında değil, Türkiye'nin bu projeleri yapamaması için dışarıdan almak zorunda olduğu araç ve gereçleri de bir şekilde engelleme gibi bir durumu da beraberinde getirebilir. 

Ancak bu zorlu süreçleri başarıyla aşarsak ileride savunma sanayini yurt dışına açabilen ve yabancı ülkelere silah satabilen Türkiye pozisyonunu daha da güçlendirecektir. Ama bütün bunlar olurken devlette Türkiye'de canla başla çalışan işini gerçekten düzgün yapan savunma sanayindeki özel şirketleri de desteklemeli. Bugün Amerika Birleşik Devletleri'ne baktığınızda bu ülkenin gücünün zamanında desteklenen ve çok önemli noktalara gelen dünya devi şirketlerden oluştuğunu görürsünüz. Yani işler devlet koordinasyonunda yürürken özel sektörün de liyakatlı firmalar anlamında mutlaka ve mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Çok sayıda savunma sanayi şirketini izliyorum ve zaman zaman ziyaret ediyorum. Burada gördüğüm tablo gerçekten gurur verici. Pırıl pırıl kendini işine adamış ve milli duygularla görevini yapan genç mühendisleri görmek beni çok mutlu ediyor. 

Tabii ki bu süreçler sırasında yaşanan başarısızlıklar tatsızlıklar olacaktır. Bunlar yaşansa bile kesinlikle bu canla başla çalışan kişileri siyasi kavgalarımızın parçası yapmayalım, ortak payda Türkiye yaklaşımıyla onların her zaman yanında olalım. 

Eğer vaktiniz olursa, Kaan uçağımızın ilk test uçuşu ardından inişi takiben yüzlerce çalışanın piste uçağa doğru nasıl büyük bir mutlulukla koştuğuna dikkat edin. 

Yüzlerindeki mutluluğu ve gururu izleyin. Çünkü bu gurur ve mutluluk bu vatan evlatlarının yaptığının önemine ve gelecek nesillere olan inancının bir yansıması. Gönlünü bu ülkenin geleceğine ve gelecek nesillere adamış olan herkese ve bu yolda emeği olan tüm çalışanlara yürekten tebrikler, onların da, Türkiye'nin de yolu açık olsun.

Not: KAAN Uçağı özellikleri

Hem hava-hava, hem de hava-yer muharebeleri kabiliyetli 

•  Kokpit tasarımı, 5. nesil savaş uçaklarında olan sahip kabiliyet ve donanımlar referans alınarak pilotun iş yükünü en aza indirgeyecek. Uçan karargah özelliği taşıyacak. 
•  Diğer envanter silahlarla ortak çalışılabilirlik
•  Düşük görünürlük ve kızılötesi iz
•  Sensör ve veri füzyonu destekli atış kontrol sistemi 
•  Kısa dönüş
•  Dahili silah yuvası ve supercruise kabiliyeti

14 metre kanat açıklığı, 21 metre uzunluk ve 6 metre yükseklik.

Maksimum hız 1,8 Mach ve tavan yüksekliği 40.000 ft.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları