Bazı konular için olabilir. 

Bu kabul edilebilir. 

Zira diğer koşullar sabit kalmamakta çoğu zaman. 

Özellikle ülke idarelerinde öyle.

Bir de belirleyici konumdan ziyade aktörlerden biriyseniz; mevcut görüşünüzü sürdürmeniz kolay olmayacaktır. 

Yeni duruma ayak uydurmak şart olabilecektir.

Ya da oyun kurucuların elindeki sözde haklı gerekçeleri ellerinden almak için hamle yapmak gerekebilecektir. 

Reelpolitik kavramı da burada ortaya çıkıyor zaten. 

Suriye'de yaşananlara bakıldığında bu görülebilecektir. 

İdeolojik yaklaşımlardan çok burada güç mücadelesi içinde konumlanma ve ulusal çıkar bağlamında politika değerlendirmek önemli olmaktadır. 

Ancak bahse konu olan husus bu denli büyük değil ve yerel düzeyde ise dahası diğer koşulların sabit olduğu ve belirsizlik içermiyorsa aynı gerekçeyi savunmak hayli zorlama olacaktır.

Yani gerçekçi olmayacaktır. 

Dahası "dün dündür bugün bugündür" demek bir nevi ideolojik manevradan öteye gitmeyecektir. 

Burada Karacabey ilçesi akla gelmekte.

Ve "dün dündür bugün bugündür" dedirtecek türden durumlar göze çarpmakta. 

Hatırlanacak olunursa; Karacabey Hürriyet Köylüleri bir hak mücadelesi başlatmıştı. 

Bu mücadele öyle bir hal almıştı ki, TBMM'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kadar aksettirilmişti.

İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu ile İYİ Parti yöneticileri bu süreçte çok ciddi roller üstlenmiş hemen her ortamda bu konuyu dile getirmişlerdi.

Göreve gelmeleri halinde de söz konusu toprakların köylülere verileceğini söylemişlerdi. 

Oysa bu mümkün değildi.

Kendileri de biliyordu.

Ancak popülist politika ilgi görmüştü. 

Zaten yeni Başkan Fatih Karabatı seçildikten sonra bu toprakları Hürriyet Köylülerine verilemeyeceğini açıkladı.

Bu mücadeleye ilişkin mahkemelerin net kararı mevcuttu zira.

Bu bilinmesine rağmen seçim öncesi böylesi bir politika yürütülmüştü.

Batı Katı Atık Tesisi projesi de politik bir manevra ve popülist bir süreç içeriyor gibi görünse de kent içinde yol kenarı otoparkları konusu bu yönde bir izlenim veriyorsa da başka bir yazıda değerlendiririz. 

Yeniden Karacabey'e dönecek olursak; bir süredir Başkan Karabatı'nın sitemlerini duyuyoruz.

Eski Başkan Özkan ve dönemini eleştiriyor.

Kendine göre bir yöntem ortaya koyuyor. 

Genel olarak da eski yönetimden enkaz devraldığını dile getiriyor.

Tartışılır elbette.

Haklı da olabilir kimi yönlerden haksız da.

Toplum ve siyaset bunu tartışacaktır. 

Ancak geçmiş dönem de görev yapmış olan AK Partili Belediye Meclis Üyesi Armağan Elçin Başkan Karabatı'ya itiraz ediyor.

Elçin'in sosyal medya paylaşımlarındaki sözlerinin bir kısmını aynen aktaralım: "Sn. Başkan geçmiş ile kavga etmeyi, tasarruf tedbirlerini mazeret olarak göstermeyi, hayal satmayı bırakıp, kalan 52 ayınızda verdiğiniz sözleri yerine getirmeye, mali yapıyı bozmamaya odaklanmanızı tavsiye ediyor ve sizi hemşerilerimize en azından rutin belediyecilik faaliyetleri ile hizmet etmeye davet ediyorum. Her konuşmanızda tasarruf ettiginizi belirttiğiniz pembe hayallerinizden ziyade gerçek rakamlar işaret ediyor ki, 8 aylık görev sürenizde oluşturmuş olduğunuz bu enkaz sebebiyle oluşan 18 Milyon TL gecikme faizi ve 22,5 Milyon TL'lik ilave kurumlar vergisi olmak üzere toplam 40,5 Milyon TL gibi bir kaynak israfına yol açtınız. Oysa ki bu parayla sıkça bahsettiginiz 'makam aracı kullanmıyorum' söyleminizin aksine Karacabey Belediyesi'ne 20 tane makam aracı veya 40 tane hizmet aracı alabilirdiniz." 

Armağan Elçin bu söylemleri meclis toplantısında da dile getiriyor gördüğümüz kadarıyla. 

Önümüzdeki süreçte de bu böyle devam edecek gibi.

Ancak yazımızın başındaki konuyu yeniden hatırlatıp Hürriyet Köy konusununun çözüm beklediğini belirtmek isteriz.

Bu arada köylülerin oluşturduğu dernek/platform konusunda da bir yenilik yapmaları şart olsa gerek.

Çünkü sesleri çıkmamaya başladı nedense...