Serkan Yetişmişoğlu

Serkan Yetişmişoğlu

serkanyetismisoglu@bursadabugun.com

Kökünü beğenmeyen dal da meyve de çürür!

2022.07.22 08:18 - Son Güncellenme: 2022.07.22 08:19
A

Aidiyet...

Adı üstünde;

Kendini bulunduğun yere ve ekibe ait hissetme duygusu...

Bu konuyu detaylandırmadan önce bazı konuların altını çizmek istiyorum.

Öncelikle...

Başarının altında yatan faktörlere baktığımızda bazı özelliklerin ön plana çıktığını görürüz.

Mesela;

Profesyonellik...

Aidiyet duygusu...

Vefa gibi...

Bu 3 olgu; hayatta da, sporda da çok önemlidir.

KULÜBÜN KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ İYİ BİLECEKSİN

Biraz açmak gerekirse;

İşini profesyonelce yapacaksın.

Yani hakkını vererek...

Hangi takımı tutarsan tut, formasını giydiğin kulübün değerlerini, geçmişini ve kırmızı çizgilerini iyi bileceksin.

Hele hele altyapısından yetiştiysen, sular seller gibi  ezberleyip, adın gibi bileceksin!

"AİDİYET" DUYGUSU NEDİR?

-Aidiyet duygusu...

Sportif açıdan bakarsak;

Kendini, içinde bulunduğun ortama ait hissetmek çok önemli.

Sanki 40 yıldır o takımda oynuyormuşçasına, canını dişine takarak, armanın hakkını vererek, terinin son damlasına kadar o formayı en iyi şekilde terletmek çok önemli...

Bunu yaparken, kimse senden Messi, Ronaldo, Neymar, Mbappe, Lewandowski falan olmanı beklemez.

Zaten, taraftar; senin performansının yüzde yüzünü sergilediğine inansın, yenilsen de tribüne çağırıp bağrına basar. Teselli eder...

BU GÖZLER, NELER GÖRDÜ?

Hep gördük:

Altyapıda oynarken veya genç yaşta A takıma yükselen bazı gençler, gollerden sonra veya galibiyet kutlamalarında armayı öper, Timsah yürüyüşü yapar...

"Bu şehir benim, bu sevda benim. Sanmasınlar ki birgün senden vazgeçerim!" diye marşlar söyler.

İLK FIRSATTA SIRRA KADEM BASARLAR

Ama gel gör ki;

"Gel sözleşme uzatalım" veya "Gideceksen de, kulübüne bonservis kazandırıp git" dendiğinde, serbest kaldıkları gün sırra kadem basarlar!

Bulabilene aşk olsun!

Kimileri de, menajerlerinin, bazı "uyur gezer" kulüp hukukçularına yedirdikleri(!) acayip sözleşme maddelerinde kendilerine yarayacak bir açık bulunca, hooop hemen tek taraflı fesih yöntemiyle kirişi kırmanın hesaplarını yaparlar.

Kimisi, imza parasını cebellezi yapıp, kendisini yetiştiren kulübüne Seiko 5 kol saati göstererek, soluğu Avrupa'da alır!

Kimisi de, bonservisini eline alır almaz, menajerinin müthiş kariyer planlamasıyla(!) bir Süper Lig takımına kapağı atmak için yolları arşınlayıp, başka kulüp yöneticilerinin kapısını aşındırır!

Bazısı da, kurduğu hayallerin peşinden koşarken, uyanık menajerlerin kurbanı olup, iyot gibi açıkta kalır!

MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜNÜ DE DÜŞÜNÜN

Tabii ki, günümüz ekonomik şartlarında yıllık maaşlar çok önemli!

Bol sıfırlı garanti kontratlara imza atmayı her genç oyuncu hayal eder.

Ailelerine bir an önce daha iyi imkânlar sunmak istemeleri de gayet insani bir duygu!

Bazı menajerlerin, bazı ailelere, büyük paralar vadettiğini de duyuyoruz.

Bunlar işin bir yönü...

BU SORULARA VERİLECEK YANITLAR ÖNEMLİ

Ama bir de madalyonun öbür yüzü var.

Mesela;

-Seni yetiştiren, sana yıllarca emek vererek yatırım yapan camiaya borcunu ödeyebildin mi?

-Hamdın, piştin mi? Sahiden oldun mu?

-Yoksa, tam olgunlaşmadan dalından kopup gitmek mi istersin?

Oysa, şair ne de güzel söylemiş:

"Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür."

KÖRPECİK BİR FİDANKEN...

Sen ki;

Doğup büyüdüğün Vakıfköy'ün bereketleri topraklarında, henüz filiz veren körpecik bir fidandın!..

Tam armana, şanlı formana hizmet etmen gereken zaman gelmişken...

Senden;

Kulübün içinde bulunduğu ahval ve şerait içinde, vazife olarak cepheye çıkıp ön sıralarda göğüs göğüse savaşıp bayrağı başarıyla dalgalandırman beklenirken...

SEFER GÖREV EMRİN ÇIKMIŞKEN...

Tam da "sefer görev emrin" çıkmışken, cepheyi ve armayı terk edip, birden ortadan kaybolmayı seçersen, kimseden anlayış görmeyi sakın bekleme evlat!

(Evlat diyorum, çünkü çoğunun babasından da büyüğüm.)

TARAFTAR TAM KADRO YAPARKEN...

Taraftar; tahtası kapalı olan (ki bence açılması gerekir) ve yüzde 92'si Vakıfköy patentli olan kadrodan ideal 11'i çıkarmak için, elde kalem kağıt her gün yazıp çiziyor.

Ama, o da ne?!

Gözü gibi baktığı, üstüne titrediği genç beylerimiz, keskin bir dönüş yaparak, vefasızca davranıp, resmen "armudun sapı, üzümün çöpü" gibi bahanelerle "bay bay hepiniz" diyerek, basıp gidiyor peşi sıra...

ORTAK DUYGULAR, TAMAMEN DUYGUSAL(!) OLUYOR!

Taraftarın yaşadığı hayal kırıklığını anlayabilmek için "ortak duygulara" sahip olmak gerekir tabii ki!..

Oysa, bu ortak duygular, sonradan "tamamen duygusal(!)" bir hal alıyor!

Hal böyle olunca...

Arma sevdalıları da;

"Sen de mi Brütüs?" demekten kendini alamıyor!

DEJAVUNUN DA NİRVANASI

Bu film, son yıllarda her sezon 1-2 defa tekrarlanıyordu.

Ama galiba bu sene, dejavunun da nirvanasını yaşıyoruz adeta!..

NASIL HATIRLANMAK İSTERSİN?

Aslında bütün bu herseleri yerken, asıl düşünmeniz gereken şey şudur genç beyler:

Unutmayın ki;

Herkesin dönüp dolaşacağı yer, yine kürkçü dükkânıdır!..

Yıllar sonra Bursa'da nasıl hatırlanmak istiyorsunuz?

Ali Veli gibi mi?

Yoksa, Sedat 3 gibi mi?

İşte önemli olan bu...

YÖNETİMLERİN HİÇ Mİ SUÇU YOK?

Şimdi diyeceksiniz ki;

Kulüp yönetimlerinin hiç mi suçu yok?

Olmaz mı?

-Spor hukukundan bihaber çaylaklarla çalışırsan...

-Oyuncu menajerlerinin, kaçmak için açık bulmasına olanak sağlayan kontratları, doğru dürüst incelemeden ve de inceletmeden şakkadanak imzalarsan...

-Kulüpte, profesyonel işleyişin devamını sağlayacak futbol aklını kullanmazsan...

İşte, o hurmalar, gün gelir senin sırtını tırmalar!

**

Aidiyet ve Vakıfköy'deki çalışmalarla ilgili görüşlerimi paylaşmaya bir sonraki yazımda devam edeceğim.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları