Biliyorsunuz, önceki hafta Timsah Arena'da yediği son saniye golüyle galibiyeti kaçırmıştı Bursaspor...

Her ne kadar maç berabere bitse de, mücadeleci ve hırslı bir oyun sergileyen yeşil-beyazlı futbolcuların savaşçı kimliği beğeni toplamıştı.

Hatta, futbolcuların, kaçan galibiyetin ardından soyunma odasında ağladıkları haberleri de gelmişti.

ÇOK ÖZEL BİR RİCA...

Bunun üzerine oyuncuları teselli eden teknik direktör İsmail Ertekin'in, daha sonra   yönetimle özel bir görüşme gerçekleştirdiğini öğrendim.

Ertekin, "Oyuncularım çok üzgün... Onlara moral vermek için küçük bir jest yapabilirsek çok iyi olur" şeklinde yönetime bir öneride bulunmuş.

DESTEK VE GÜVENİN GÖSTERGESİ OLARAK

Başkan Ömer Furkan Banaz da İsmail Hoca'nın bu ricasını kırmamış ve yönetimle teknik heyetin takıma olan "güvenini" ve "desteğini" vurgulamak amacıyla Afyon maçı için oyunculara, "her zaman yanınızdayız" mesajıyla; "yarım prim" verme kararı almış.

Bu arada, bu primin sadece oyunculara verildiğinin de altını çizelim.

Batman deplasmanı öncesi;

Bu sürpriz prim haberini alan futbolcular çok duygulanmış ve yönetim ile teknik heyete çok teşekkür etmişler.

SOYUNMA ODASINDA SÜRPRİZ GELİŞME

Moral dolu geçen o çalışma haftasının sonunda;

Batman'da 89'da gelen 2-1'lik 2. deplasman galibiyetinin hemen ardından bu kez soyunma odasında ilginç ve bir o kadar da anlamlı bir gelişme yaşanmış.

Takımı kutlamaya gelen Başkan Banaz ve yöneticilerin tebriklerini kabul eden futbolcular bu kez ilginç bir çıkış yapmış.

Kaptan Enver Cenk Şahin, Kubilay Sönmez ve Furkan Emre Ünver başta olmak üzere bütün oyuncular, "Başkanım, biz bu 3 puanı camiamıza ve size hediye ediyoruz. Bu galibiyet için de prim istemiyoruz" demiş.

Takımın, geçen hafta yapılan değerli jeste, böyle anlamlı bir jestle karşılık vermesi yönetimi ve teknik heyeti de duygulandırmış.

Geride kalan 2 haftada yaşanan bu iki anlamlı gelişmeyi öğrenince, açıkçası, önce şaşırdım, sonra da sevindim.

Çünkü, deplasmanlarda kazanılan bir karşılaşmadan sonra, eğer bir Başkan, soyunma odasına girdiyse, genellikle bütün takımlar, "En büyük Başkan bizim Başkan" ve "Büyük Başkan prime zam yap" diye tempo tutar.

Hatta, 1980 ve 1990'lı yıllarda muhabirlik yaparken, soyunma odasına girdiğimizde (o zamanlarda gazeteciler girebiliyordu)  futbolcuların, kesenin ağzını açtırmak için Başkanları omuzlara aldığını da görmüştüm.

DAYANIŞMANIN ARTMASI DEMEK...

Hal böyleyken...

Kulüpte yaşanan karşılıklı jestleri görünce, Bursaspor'da; "takım ruhunun" oluştuğunu, futbolcularla teknik heyet ve yönetim arasında dayanışma ve uyumun bir hayli arttığını anladım.

Dayanışmanın artması demek;

Bu durumun, her açıdan takıma pozitif yönde yansıması demektir.

AİDİYET DUYGUSU YÜKSELİRSE...

Günümüz endüstriyel futbol ikliminde, profesyonel oyuncuların, "aidiyet" duygusuyla hareket edip, teknik heyet ve yönetimin sürpriz güzelliğine, böylesine ince bir sürprizle karşılık vermesi, bir kongre üyesi olarak beni de duygulandırdı.

Bu ince davranışlar,  bende "çölde vaha bulmuşum" gibi bir etki yaptı.

BİR ANDA GÜZELLEŞİR DÜNYA

Hani, günümüz moda söylemiyle:

-Bir güzellik yaparsın ve bir anda güzelleşir dünya!..

Boşuna demiyorlar:

"İyilik bulaşıcıdır" diye...

Açık söyleyeyim;

Böylesi kritik dönemlerde, bu tür güzel gelişmeleri geçmişte pek fazla duymamıştım.

Aralarında gönül bağı kuran ekiplerde, iyi sonuçların daha kolay elde edildiğini hepimiz biliriz.

3 SİLAHŞÖRLER GİBİ

Şu meşhur romandaki "3 Silahşörler"in dediği gibi:

-Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!..

Zira, böylesine "kolej" havasını yakalayan takımlarda, oyuncular; hocası için, yönetimi için, taraftarı için oynar; bir yerine üç koşar.

Tekmeye kafa sokar!

Arkadaşının eksiğini kapatmak için canını dişine takar.

Kısacası;

Armayı yüceltmek için her türlü özveride bulunur!

EN SAĞLAM ÇİMENTO

Tabii ki, profesyonellikte para çok önemlidir.

Ama şu da bir gerçek ki;

Her zaman parayla saadet olmaz!

Başarıyı sadece parayla elde edemezsin!

Böylesine güzel hareketler, Özlüce'de atılan yeni temellerin en sağlam "çimentosu" olur.

Buradan hareketle...

"Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözünün, Özlüce'de olumlu anlamda vücut bulacağını ve Tinsahlar'ın "Voltran'ı" oluşturacağını düşünmeye başladım.