Türkiye ve Avrupa maçı değil, Arda Güler'in enfes golünü konuşuyor

2023.06.20 22:22 - Son Güncellenme: 2023.06.20 22:22
A

'Ne maçtı ama' diyemeyeceğim Türkiye - Galler mücadelesi için.

VAR'a takılan iki golü, değerlendirilemeyen penaltısı, sonradan oyuna girenlerin filelerle buluşan iki şık vuruşuyla farkını hissettiren 'çok farklı ve özel' bir 96 dakika idi Samsun'daki milli sınavımız.

İzleyene ucundan kenarından dokunan, en müşkülpesende bile bir şekilde kendini beğendiren, rutini farklı bir karşılaşma izledik Atatürk'ün Kurtuluş Savaşını başlatmak için ayak bastığı o güzel topraklarda.

Kaçanlarıyla, atılanlarıyla, sertlik dozu ve pozisyon bolluğuyla sanırım çok konuşulup, çok tartışılacaktır bir süre daha.

Gözlerimizin önünde resmi geçit yapmasıyla da; hafızamıza flulaşarak yerleşmesiyle de; 'bir kez daha oynasak ne güzel olurdu' dedirtti haksız mıyım?

Zaman geçince; 'ne maçtı ama?' nın çok ötesinde kendine özgü kriterleriyle hatırlayacağız Samsun'daki buluşmayı.

O takının yerine 'ne Arda idi öyle arkadaş. Ya attığı tarifi zor sol ayak içi plase golü?

Oğullar dururken (Hakan Çalhanoğlu, Ferdi Kadıoğlu, Kerem Aktürkoğlu) torunu yaşlarındaki bir bacaksız  öyle olmaz, böyle olur' deyip, örümcek ağlarını havaya kaldırıverdi sağ doksandan' tarifi yazının öznesi yapılsa; 'hayır eksik ve doğru değil' diye itiraz eden kaç kişi çıkardı, hiç sanmıyorum.

Kaleci Ward ile Galli oyucuların küllüm şaşırıp, küçük dillerini yutması gayet normal;

Asıl dünya şaşmıştır; sakalıyla, bıyığı henüz terlememiş yeni yetme bir delikanlının futbolun tarihine not düşen plasesine.

Bir yerlerde izlemese de; o top doksana takıldığında kulakları çın çın çınlamıştır; böylesi vuruşların ilk mistik ustalarından Barcelona ve Arsenal efsanesi Fransız Thierrie Henry'nin.

Düşündükçe düşündüren, izledikçe izlettiren metafizik ötesi bir plasenin içeriğini çözmeye çabalıyorum dün geceden beri.

Anlamak zor; anlatmak daha zor.

Henüz kıvrımları yeni yeni gelişmekte olan o beyinciği 'o topa şöyle vuracak, şuraya atacaksın' emrini' sol ayağının parmak uçlarına kadar ve bir silsile halinde sinir uçlarını aşarak iletip son noktayı koyduğundan beri; kafam bir türlü basmaz oldu!.

Tarifi de zor, nutkun tutulması da böyle ekstrem güzellikleri yaşamaya pek alışkın değil.

Arda Güler'le Umut Nayır sonradan girip, arkadaşlarına göre daha az dakika aldıkları bir maçı attıkları golleriyle ay yıldızlı takımımız adına bir zafere dönüştürürken; futbol terminolojisinde de farklı bir kavramın tanımlayıcısı oldular.

Sonradan girenlerin zamana oynama hamlesi olarak kabullenmişliğinin; skoru değiştirip 3 puana dönüştürmeye evrilmesi; bir teknik direktör müdahalesinin çok ötesinde, oyuncuların potansiyelleriyle alakalıdır.

Küme düşen bir takımdan milli takıma seçilen forvet Umut Nayır'ın,maskeli yüzüyle yapamadığını, maskesini fırlatıp attıktan sonra vurduğu kafasıyla gole çevirmesi 'taktiri ilahi' filan değil; girdiği an itibariyle kendini 'kurtarıcı' olarak sırtını sıvazlayanların yüzünü kara çıkarmama çabasıdır.

Arda ile Umut performanslarıyla Türkiye'nin umutlarıyla, puanını zirveye taşırken; hocaları Stefan Kuntz'a da bundan sonraki maçlar için takım kurgulama noktasında ufak bir ayar çekmişlerdir.

Düşündüklerinin yapamadığını, düşünmedikleri üzerinden puana devşirilmesi Alman hoca ile ilgili bir süredir devam eden tartışmalara da ara verdirecektir.

Türkiye ilk yarısında fazla etkili olamadığı bir maçı; ikinci yarı taktik hamlelerin tutmasıyla kazanmasını bildi.

Kaleci Mert Günok ilk yarının sonlarına doğru sıkışan bir dakikada rakibin enfes serbest vuruşunu sol eliyle çelip, devamında ikinci hamlede göğsünü can siperane uzatarak o topu çıkartmasa; muhtemelen ikinci 45 dakika bizim çok daha zor gezecekti.

Kuşkusuz iki golün VAR'dan dönmesiyle; Hakan Çalhanoğlu'nun penaltıyı kaçırması biraz moral bozukluğuna yol açsa da; Umut Nayır tam zamanında imdada yetişerek; hem Kuntz'u, hem de arkadaşlarını ipten aldı.   

İlk 45 dakika iki kanatta Ferdi Kadıoğlu ile Kerem Aktürkoğlu bir türlü istenilen bindirmeleri yapamadılar.

Kerem çok savruk ve kontrolsüz oynadı, Ferdi sıkı markaj altında kendini gösteremedi.

Cengiz Ünder iki ayağıyla da oynayıp; ters kanata ortalar açabilen müstesna bir yetenek olsa da; Galler bu maç için kendisini 'Neymar muamelesiyle' karşıladı!.

İkinci yarı bir çok oyuncunun maçın akışı içinde görev yerinin değiştiğini gördük.

Ferdi sağ bek bile oynatıldı.

Galatasaraylı Barış Alper maçın görünmeyen kahramanlarından birisiydi. İlk goldeki adrese teslim ortasının hakkını vermeliyiz.

Körük gibi bir ciğere sahip; kanatlar arasında transfer yaparken bizim bile başımızı döndürdü.

Galler futbolun beşiği kabul edilen ada ekolüne yakışmayan bir futbol mantalitesiyle oynadı bu maçı.

İkinci yarı 10 kişi kaldıktan sonra savunmasının önünde 9 kişi ile alan savunması yaparak oyunu çirkinleştirmelerini çok yadırgadım.

Bu kadar kalabalığa karşı ayağa pas yaparak ve yayın üzerinde ikiye birlerle  adam eksilterek oynamaya çalışsak da, Umut Nayır'ın golüne kadar kalelerinde tehlike yaratamadık.

O anda aklıma birden bir zamanlar Barcelona'nın Messi, Neymar, Suarezli forvetine karşı rakiplerinin böyle bir düzenle sahaya yayılmaları geliverdi.

Ne korkutmuşuz gözlerini şaştım kaldım!.. 

Etten duvarları bazen şutla da yıkamıyorsunuz.

Hakan Çalhanoğlu ile rekor bir paraya Benfica'ya transfer olan Feyenoordlu Orkun Kökçü buldukları her fırsatta uzaktan kaleyi yoklasalar da; şutları mutlaka bir Galli oyuncunun vücudundan döndü.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları