Futboldan daha ötesinde bir yerlerde de hayat var!

2023.04.20 22:49 - Son Güncellenme: 2023.04.20 22:49
A

Çok güzel bir spor haftası yaşıyoruz bayrama doğru.

Futbolda, güreşte ve kıyıda köşede kalmış ilginç branşlarda.

İçimiz dışımız meşin yuvarlakla doldurulduğu için bazılarından haberimiz bile olmuyor.

Kim kabahatli bu durumdan?

Tabii ki yazılı, görsel ve sosyal medya.

Yani bizler...

Eğri oturup, doğru konuşalım; spor medyasının an itibariyle ve genelde adam gibi vizyonu da kalmadı, misyonu da.

Öyle yetiştikleri için(!) okurla, izleyene de öyle sunmaya devam ediyorlar.

Biraz açarsak;

' Çekeriz manşete Fener, Galatasaray, Beşiktaş haberlerini, araya bir kaçta asparagas sıkıştırdık mı olur biter' mantığı egemen çoğunluğuna.

Bilmem hangi oyuncunun nereden giyindiğinden (!), bir büyük kulüp yöneticinin, diğer büyük kulübün yöneticisine atar yapmasından çoğunluk olarak 'bana ne?' deseniz de; düzen böyle kurulduğu için vazgeçemiyorlar.

'Buna sen de dahil misin? diye soracak olursanız;

Mümkün olduğunda bu kısır döngünün dışında kalmaya çalışıyorum.

Sadece futbol sever değil, basketbol sever, voleybol sever ve olimpik spor sever olduğumu söyleyebilirim.

Maçlarına gidip izliyor, yorum yapıyorum.

Güreşe, atletizme, yüzmeye müthiş merakım var.

Olimpik sporların hemen hepsine de...

Zaten bilen biliyordur; ara ara yazmaya çalışıyorum da.

Okuduğunuzu tahmin ediyorum.

Peki en çok hangi yazılarım tıklanıyor derseniz;

Açık ara futbol üzerine yazdıklarımla, Bursaspor!...

Nedenini yukarıda anlatmaya çalıştım.

Futbolla doğan, büyüyen ve böyle yönlendirilen bir ülkenin sporseverleri olmaya koşullandırdığımız için (!) diğerleri ilgimizi çekmiyor!..

Bakıp, geçiyoruz.

Bu kadar basit yani...

Oysa çok güzel şeyler oluyor, tarihi başarılara imza atıyor diğer  sporcularımız da; gurur duymamak mümkün değil.

Şimdi size buradan Parla Kabasakal diyecek olsam 'kaç kişi biliyordur böyle bir sporcunun varlığını' tahmin etmek bile istemiyorum.

Parla Kabasakal  Emr Windsurf ve Yelken spor Kulübü sporcusu.

U 13 kızlar kategorisinde Techno 2023 Avrupa Şampiyonu.

'O da nedir ki?'

Uğraştığı branşta altın madalya kazanmış bir sporcumuz; yazmayalım mı?.

Örneğin Adem Asil; Antalya'da yapılan Avrupa Artistik Cimnastik Şampiyonası'nda halka aletinde Avrupa şampiyonluğu madalyasını göğsüne takmış bir başka değerimiz.

Mısır doğumlu; asıl adı Abdelrahman El Gamal.

Olsun; alkışlamayalım mı?

Daha neler var neler?

Kadınlarda voleybol ve basketbol kulüplerimiz Avrupa Şampiyonlar Ligi finalleri oynadı, oynayacaklar.

Fenerbahçe Alagöz Holding geçen hafta Kadınlar Basketbol Şampiyonlar Ligi'nin finalinde bir başka Türk takımı ÇBK Mersin Yenişehir Belediyespor'u Çekya'nın başkenti Prag'da 99- 60 yenerek yenerek sonunda şeytanın bacağını kırmayı başardı.

Bu kupada toplam 9 kez dörtlü final; 5 kez de final four finali oynayan sarı melekleri asla vazgeçmedikleri kararlılıkları nedeniyle kutlamak görevimizin borcu değil mi?

Yitirilmiş her finalin sonunda 'olsun bir dahaki sefere' diyen kulüp yönetimiyle, şubeye sponsorluk yapmaktan vazgeçmeyenleri nasıl pas geçebilirsiniz ki, kusura bakılmasın biraz da vicdan meselesidir bu.

Fenerbahçe 2022-20223 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde kürsüye çıkarken; Galatasaraylı kadınlar da organizasyonun kupa ayağında Avrupa ikincisi oldular;

hadi gelin de görmezlikten gelin; mümkün değil.

Kadınlarımız bizim baş tacımız.

Mayıs'ta bu kez voleybolda Avrupa'nın en büyüğü olabilmek için Vakıfbank'la Eczacıbaşı Dynamit fileye yükselecekler.

20 Mayıs'ta birinden biri belki ama; sonuç itibariyle Türkiye; kadın voleybolunda CEV Şampiyonlar Ligi'nin şampiyonu olarak adını şeref listesine yazdıracak; gurur duymayacak mıyız?

Daha o kadar çok ki kıyıda köşede kalmış benzeri başarı öyküleri.

İkisi çok yeni; sırası gelmişken onu da söyleyelim.

Hırvatistan'da devam eden Avrupa Güreş Şampiyonası'nda gururumuz Taha Akgül serbest stil 125 kilogram finalinde Gürcü rakibi Geno Petriashvili'yi yenerek 10. kez Avrupa şampiyonu olarak tarihi bir rekorun sahibi oldu.

Güreş tarihine böyle Taha Akgül stilinde kaç pehlivan gelmiş olabilir ki ?

Var bir tane daha var; o da bir başka Türk Rıza Kayaalp.

O da yeni bir rekor kırmak için gün saymakta.

Grekoromen 92 kiloda üst üste ikinci Avrupa şampiyonluğunu kazanan Feyzullah Aktürk'ü atlarsak ayıp etmiş oluruz; ona da kocaman bir bravo.

Şimdi soranlarınız çıkabilir ' futbol bu yazının neresinde' diye?.

Diğer branşlarla barışık olmayanlara; alakalı oldukları futbol haberiyle bağlayalım köşemizi.

Şampiyonlar Ligi'nde yarı final eşleşmeleri İnter-Milan, Real Madrid- Mannchester City şeklinde gerçekleşti.

Eşleşmeler ağız tadında;

Uzunca bir aradan sonra İtalyanlar Milano derbisiyle Şampiyonlar Ligi'nde güç gösterisi yapacaklar.

Şampiyonlar Ligi efsanesi Real Madrid'in Manchester City karşısında işinin hiçte kolay olmayacağını tahmin ediyorum.

Kupakolik Carlo Angelotti ile Pep Guardiola kapışmasında futbolseverleri; soluk kesen iki 90 dakika bekliyor.

İyi de bu futbol şölenlerini takip etmek kaç talihliye nasip olur orası tam bir soru işareti.

Hevesiniz kursağınızda kaldı değil mi?

Malum maçlar özel bir kanalda yayınlanıyor; aboneliğiniz yoksa korsan yöntemlere başvurmanız gerekecek!..

'Yaşasın futbol, her daim futbol ' demenin de böyle bir sakıncası var günümüzde.

Sizin için haftanın başarı ve etkinlik bağlamında genel bir özetini yapmaya çalıştım;

 Görüldüğü üzere; futbol dışındaki branşlar genelde açık kanallarda, futbol ise özelin tekelinde.

Artık tercih sizin, o kadarına karışamam!...

Bitirirken anmadan edemedim Prof. Dr Ayhan Özdemir hocamı.

O sadece ihtisaslaştığı göğüs kalp damar cerrahisinde bir duayen olmanın ötesinde, çok büyük bir insan ve eşi zor görülen bir yardımseverdi.

Son derecede mütevazi, beyefendi ve alçak gönüllüydü ayni zamanda.

Elinin değmediği gariban, iyileştirmediği kalp hastası, yardımına koşmadığı fakir fukara yoktu Ayhan hocamın.

Ayaklarına kadar gider, teşhisini koyup, tedavisini yapar, beş kuruş para almazdı.

Kendimle ilgili bir anımı aktararak onu bir kez daha saygı ve rahmetle anmak istiyorum.

Oğlum Yağız o sıralar 7 yaşlarında ve ilk okul öğrencisi. Sene de tahminen 1993.

Bir gün ateşlendi Yağız, doğumundan beri kontrollerini yapan mutat doktoruna götürdük.

Götürdük de ilaç, tedavi para etmiyor. Çocuk alevler içinde yanmaya devam.

Bir daha ayni doktoruna gittik, bu kez röntgen çekildi; sonuç 'zatürree'...

İlacın yanında, vurulduğunda tahammül edilmesi ağrılar yapan iğnelere başlandı.

Hemşire iğneye başladığında Yağız çektiği acılarla kucağımızda öyle bir kıvranıyor ki; bir anne baba olarak tahammül edilmesi çok zor bir durum.

O kadar iğne, o kadar ilaç da hiç bir işe yaramadı.

Ateşi hiç düşmedi oğlumun; bitkin ve halsiz bir şekilde sürekli uyuyor.

Eşimle ben üzüntüden kahrolsak da; elimizden başka bir şey gelmiyor.

Aklımıza hep; o ismini söylemek istemediğimiz meşum hastalık geliyor, 'acaba mı' diye..

'Ne yapabiliriz Allahım' diye kara kara düşünürken; aklıma birden rahmetli İbrahim Yazıcı yönetiminde tanıyıp, sıcak bir dostluk kurduğum Ayhan Özdemir hocam geldi.

O sıralar Uludağ Üniversitesi; Tıp Fakültesi de dahil Görükle'de yeni yeni ikamet etmeye başlamıştı.

Ayhan hoca ise Duaçınarı'nda bugün yıkılmış olan eski Tıp Fakültesi'nde çalışmalarına devam ediyordu.

İş yeri telefonundan Yağız'ın durumunu kendisine anlattım. 'Çocuğu hemen bana getirin' dedi.

Arabaya atlayıp, hastaneye gittik.

Odasında bizi kabul etti; küçük bir ön muayeden sonra hiç unutmuyorum Yağız'a şu soruyu sordu.

'Sen bu yakınlarda fındık, fıstık yedin mi!?'

'Nasıl yani' diyerek şaşırıp kaldık eşimle.

Akciğer röntgeni çektirmemizi istedi.

Koştura koştura röntgen odasına koştum.

Hastane boşaltılmış durumda, fare düşse başı yarılır.

Yanına gittiğim teknisyen ne dese beğenirsiniz.

'Elimizde röntgen kalmadı, hepsini yeni binaya aldılar'

Durumu Ayhan hocaya açıklayınca öyle bir öfkelendi ki anlatamam.

Bu kez birlikte gittik teknisyenin yanına.

'Bana bak, ben yok filan anlamam. Nereden bulacaksan bul. Sonra çocuğun akciğer röntgenini çekip bana getir' emriyle toz oldu teknisyen, beş dakikaya kalmadan elinde röntgenle odasına döndü!.

Anında şıp şak çekim, Ayhan hocanın odasına döndük.

Hoca önce röntgene baktı, sonra Yağız'a dönüp gülümseyerek şöyle konuştu.

'Tahmin ettiğim gibi, zatürree filan değilsin. Akciğerine bir cisim kaçmış. Yüksek ateşi de o yapıyor.'

Bronkoskopi yöntemiyle cismi çıkartacağını söyledi.

 Görükle'ye Tıp Fakültesi'ne sevkimizi yaptırdı.

Ertesi gün bizzat kendisi gelerek bronkoskopisini gerçekleştirdi.

Bütün işlem topu topu yarım saat sürdü.

Sonuçta akciğerinden iri bir fındık parçası çıktı Yağız'ın!.

Kuruyemişi çok sevmenin bedelini, hastalanarak ödemiş, ödetmişti bize ve kendisine !.

O ateşin nedeni olan ve bizi değişik yorumlara sürükleyen fındık parçası yüzünden çektiğimiz üzüntüleri bir anda unutuverdik eşimle.

Ayhan hocamın boynuna sarılıp hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlıyorum.

O kadar ısrar ettik 'borcumuzu öğrenmek için'; 'duymamış olayım' diyerek beş kuruş para istemedi.

Ne garip tesadüftür ki; o gün Ayhan hocanın asistanı olarak Yağız'ın operasyonuna giren Dr. Davit Saba; yıllar sonra profesör olarak benim fakültede by pass ameliyatımı gerçekleştirmişti.

Kim bilir oğlum gibi daha kaç kişiyi o ehil elleriyle yeniden yaşama döndürüp, hayır dualarını almıştır Ayhan Özdemir hocam.

Büyük bir hekim, eşi zor bulunan bir insan ve sıkı bir Bursasporluyu kaybetti Bursa hekim dünyası ile Bursaspor Kulübü.

Yönetimde görev yaptığı yıllarda; futbolcuların açık ara en sevdiği kişi olduğuna ben şahitlik ederim.

Yardımsever kişiliğin ve sayısız hizmetlerinle hiç ama hiç unutulmayacaksın sevgili hocam.

Benim sana bir can borcum var; hakkımı sonuna kadar helal ediyorum.

Ailenle, sevenlerinin başı sağ olsun.

Nurlar içinde yat; mekanın cennet olur inşallah.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları