'Final four' heyecanına küfürler gölge düşürdü...

2022.02.19 20:58 - Son Güncellenme: 2022.02.19 20:58
A

Affedersiniz ama kimin kazandığından daha önemli gördüğüm için; Nilüfer'deki o rezil küfürlerle yazıma başlamak istiyorum.

45 yıldır salonlardayım; yerlisi, millisi, hatta Avrupa'dan yüzlerce basketbol maçı izledim; size yeminle söylüyorum ben yaşamımda böyle kepaze bir seyircisi daha görmedim.

Fenerlisiyle de Galatasaraylısıyla da...

Bunlar sözde Türkiye'nin büyükleri!..

Yerin dibine batsın sizin büyüklüğünüz!.

Salona gelen sporseverin bir asaleti, ağırlığı vardır, her şeyden önce beyefendi ve hanımefendidir.

Tribündekiler balatayı sıyırdı diyelim, yok muydu bunlara 'dur' deyip rest çekecek bir yönetici?

Ne işe yararsınız siz beyler?

İstanbul'dan özel otobüslerle Bursa'ya sırf karşılıklı olarak birbirlerine sinkaf etmeye gelmiş mübarekler.

Maç başlayınca açıldı o logar çukurundan farksız ağızlar, baş hakem Emin Moğulkoç oyunu tatil edene kadar susmamacasına devam ettiler.

İnanın bir erkek olarak utandım, yüzüm kızardı, kulaklarımı tıkamak zorunda kaldım.

Ben Emin Moğulkoç'un yerine olsam üçüncü anonsu yaptırdıktan sonra salonun boşaltılmasını isterdim.

Geç bile kaldı; biraz daha cesur olmasını beklerdim.

Yazmazsam olmayacaktı bilin istedim.

Ne kadar güzel hanım hanımcık maça gelmişsin; yanındaki sevgilin, eşin ne bileyim belki erkek arkadaşındı.

Elini tuttuğu delikanlı karşı tarafa slogan yetiştireceğim diye adeta kendinden geçmiş, bir baktım hanım kızımız da ayni kafadan!.

Derken üstüne bir de sağ bileğini sol avucuyla tutarak kol hareketi çekmez mi  kendince düşman gördüğü saflara!..

Kusuru bakmayın artık içimde ukde kalırdı söylemeseydim;  bu aymazlığa 'yuh' diyor başka bir şey demiyorum...

Gelelim Bitci Basketbol  Türkiye Kupası yarıfinal eşleşmelerinde oynanan maçlarına...

Fenerbahçe beklendiği gibi favorisi olduğu Galatasaray maçını fazla zorlanmadan kazanarak Anadolu Efes'in finaldeki rakibi oldu.

İki takımın da son derecede kötü oynayıp, düşük yüzdeli şut attığı maçın belirleyici faktörü yaptıkları sert savunmalarıydı.

Fenerbahçe maçın genelinde kaliteli kadrosuyla daha iyi hücum edip, kritik şutları sokarken; sadece savunmaya odaklı Galatasaray'ın ise dışarıdan çemberleri dövüp, içeriyi de gereğince zorlayamamasını izlemeye başladık.

Oyuncuların skora katkısı bazında değerlendirme yapacak olursak;

Fenerbahçe'de Marko Guduric'in performansının çok belirleyici olduğunu söyleyebiliriz.

Çok yönlü Sırp guard bire bir sert savunmalar için önemli bir silah. Bu özelliğiyle Galatasaray kısalarına yakın temaslarla soluk aldırmazken, kırılma anlarında soktuğu kritik üçlükleri ve çembere yaptığı ataklarından bulduğu sayılarıyla maçın bir kez daha 'x faktörü' olmayı başardı.

Sarı lacivertlilerde beklenileni veremeyenler arasında Tofaş'la oynanan yarı final maçında yağmur gibi üçlük sokan Melih Mahmutoğlu ile, yine ayni maçın kahramanlarından Dyshawn Pierrie'i sayabiliriz.

Son dakikalarda gelen sakatlığıyla can sıkan oyun kurucu eski Tofaşlı Pierria Henry için yorumum; Fenerbahçe adına 1 numara pozisyonunda doğru bir tercih olmadığıdır.  Dribblinglere dayalı oyununda içeriyi karıştırması dışında ekstra bir katkı yok ve dış şutu da son derecede vasat. Lig ve Avrupa'nın yoğun gündemini kaldırabilecek, daha şutör ve saha içi görüşü olan birisi getirilmeliydi bana sorarsanız.

Galatasaray'da hem kısalar, hem de uzunlar kısır maçın hiç bir bölümünde önemli sorumluluk alamadılar.

Kısalar bomboş şutları bile sokamazken, boyalı alanda da uzunlar Fenerbahçe'nin göğüs göğüse  sertliğine yanıt vermekten uzak kaldılar.

Son olarak seyircili başlayan böylesine öneme sahip bir maçın seyircisiz tamamlanması, sadece basketbolumuz için değil, sporumuz adına da çok düşündürücüydü. Gecenin ikinci yarı final maçında ise Anadolu Efes daha en başından dördüncü vitese takarak, Darüşşafaka'yı neredeyse hiç oyuna sokmadan deyim yerindeyse denize döküp gövde gösterisi yaptı.

Kronuslov Simon, Filip Petrusev, Bryant Dunston, James Anderson gibi  önemli kozlarını rotasyona tabi tutarak kenarda oturtan Anadolu Efes'de hemen her oyuncu üst düzey katkı yaparken; bugüne kadar oynadığı maçlarda enerjisiyle ön plana çıkan Darüşşafaka ise çaresizlik içinde maçın bitmesini bekledi.

A. Efes'te süper star yıldız Shane Larkin 11.45 dakikaya 2/3 iki sayı, 3/5 üç sayı, 3/3  serbest atış toplam 16 sayı sığdırırken; back up'u Elijah Bryant 6/10 iki sayı, 4/7 iki sayı, 2/2 serbest atış; toplam 26 sayı ile maçın en skorer ismi oldu.

Kenardan gelerek 11 sayılık katkı veren Buğrahan Tuncer'de Efes'in dikkati çeken bir diğer ismiydi.

Anadolu Efes tam bir sistem takımı; sürekli oyunun   içinde kalmaya çalışıp, saha içi disiplininden de asla ödün vermeden maçları bitirmeye çalışıyorlar.

Savunmayı gerekince sertleştirerek ve topa baskı yaparak rakibi düzen dışına çıkartmaları ise bir diğer farklı özellikleri.

Bu kolay oyunun dikkati çeken detayı; A.Efes coachu Ergin Ataman'ın 40 dakikayı hiç mola almadan tamamlamasıydı.

Sadece rakibin molalarında oyuncuları için taktik tahtasının başına giden Ataman böylece uzun bir süre sonra sakin ve stressiz bir maç yönetmiş oldu.

Darüşşafaka iyi başlayamadığı maçın ilerleyen dakikalarında da istediği ritmini yakalamayınca taviz vermeden oynayan rakibine direnç gösteremedi.

Bu sezon çok iyi maçlar çıkartan Doğuş Özdemiroğlu'nun iki gereksiz ve kolay çalınan teknik faulle erken diskalifiye olması; yerli rotasyonda coach Selçuk Ernak'ın düşünmediği bir eksiklikti kuşkusuz.

Dileriz yarınki final; iki büyük kulübün ismine yakışır bir şekilde ve centilmence sonuçlanır.

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları