Eski festivallerimizi özlüyorum

2022.06.26 00:41 - Son Güncellenme: 2022.06.26 00:46
A

Tarih sırasıyla değil, rastgele yazıyorum;

Enrico Macias,

Julio İglesias,

Tanika Tikaram,

Europe,

Modern Talking,

Gloria Gayner,

Vanessa Mae,

Emma Shapplin,

Inti-Illimani,

Macire Sylla;

Bursa Festivalinin kartvizitinde yazılı 'uluslararası' kimliğiyle örtüşen yabancı şarkıcı, soprano / operet / ve müzik gruplarından bir kaçının isimlerini saydım sizlere.

O zamanlar büyük keyifti Açık Hava'daki etkinliklerde yerimizi almak. (Çok değil 10 yıl kadar önce)

Uzayıp giden kuyruklarda 'sabır' çekerek değil, içimiz kıpır kıpır bir şekilde beklerdik.

İçeriye girmek müziğe, tiyatroya, sanatçıya doymak demekti.

Hepsi birer dünya starıydı çünkü.

Örneğin Enrico Macias ile Julio İglesias'ın sahne alacağı akşam; İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanındaki hayranlarının Bursa'ya aktığını bugün gibi hatırlıyorum.

Ulusal medyanın 'nasıl geliyor bu ünlü sanatçılar Bursa festivaline böyle hayret; İstanbul'la yarışıyorlar' manşetleri hala arşivimde saklıdır.

Bu iki konsere eşimle birlikte kuyruklarda bizim gibi sırasını bekleyen vatandaşlarla göğüs göğüse çarpışarak girebilmiştim(!) hiç unutmuyorum.

Kalabalık demek hafif kalır, mahşer yerinden farkı olmazdı Açık Hava'nın.

Merdiven boşluklarını bile koltuklarlardı ama; yine dışarıda en az giren kadar insan duvarlarla, ağaçlara tırmanarak dinlerdi şarkıcıları.

İgleias  romantizmin doruklarında gezinen 'Nathalie (*)' şarkısını, Macias 'Adieu Mon Pays'ini  beş bin kişilik korolar eşliğinde ve bis yaparak söylemişlerdi.

Klasik müziğin yaşayan Fransız efsanesi Emma Shapplin'e gösterilen olağanüstü ilgiye ise şaşırıp kalmıştım.

O incecik vücuttan çıkan olağanüstü tiz sesi, son koltuğuna kadar dolmuş Açıkhava çıtını çıkarmadan büyük bir sükunet içinde dinlemiş; bitince alkışlar nirvanaya yükselmişti.

Zenci gırtlağının en halisane seslerinden Gloria Gaynor'u şakır şakır yağan yağmur altında nasıl can kulağıyla dinlemiştik; nerede şimdi öyle geceler!.

' I will survive*'a sıra gelince şemsiyeler havaya fırlatılmış, o yağmur altında müthiş bir koro eşlik etmişti pop müziğin klasikleri arasına ismini yazdırmış şarkıya.

Alman pop müzik grubu Moden Talking'i de saklıyorum belleğimin derinliklerinde; her dinlediğimde beni alıp gençlik yıllarıma götüren İsveçli rock efsanesi Europe'u da.

' The Final Countdown' Europe demekti, Europe'da 'The Final C ountdown.

Grupla özdeşleşmiş bu şarkı çalmaya başladığında AHT'deki binlerce hayranının kendilerinden geçtiğine tanıklık etmek ne büyük ayrıcalıktı;  üst üste iki kere, üç kere değil, on kere bile dinlenirdi; girin youtube'a bulun şarkıyı, bittikten sonra 'doğru' söylemiyorsam ben bir daha müzik dinlemeyi bırakırım !.

Oysa bugün öyle mi anlı şanlı festivalimiz!..

Eski günlerinden, popülaritesinden fersah fersah uzaklarda.

Getirilen yabancı şarkıcı ya da grupları kaç kişi tanıyor?

Maalesef kalite iyice düştü;

Biliyorum nedeni ekonomik, çünkü bu kriz ortamında sponsor bulunamıyor; bulunanlar da bin bir rica ve minnetle.

Bulunamadığı için de rastgele birileri getirilmek zorunda kalınıyor.

Sakın başka yerlere çekilmesin.

Bu satırları BKSTV ile Bursa Büyükşehir Belediyesi'ni eleştirme amacıyla yazmadım.

İyi niyetle ve özveriyle çaba harcadıklarına da yürekten inanıyorum.

O zaman ne yapılmalı?

Biletlerle, bilboardlardaki tanıtımlara 'uluslararası' yazarak kimseyi kandırmayalım.

Ekonomi düzelip, kendimize gelene kadar festivalimiz 'ulusal ölçekli' kalsın, tanıtımı da öyle yapılsın.

Örneğin ' 61. Ulusal Bursa Festivali' yani;

An itibariyle kabul edelim ki; son yıllarda kendi çapımızı aşamıyoruz bir türlü.

Getirilen sanatçılarıyla da, organizasyonuyla da...

Sonra ulusal ölçekli olmak bir zaaf değil ki;

Bir diğer eksiklik;

Tiyatro etkinliklerinin de daha sık yer alması gerekmez mi festivalimizde?

Özellikle İstanbul Şehir Tiyatroları'nın sezon içinde kapalı gişe oynayan eserlerini getirtip sahnelemek neden kimsenin aklına gelmez?

Bir adım daha ileri gitmek istiyorum,

Sanata gönül vermiş güçlü bir sponsorla da oynadığı her şehirde insanları bilet kuyruklarında beklemeye mahkum eden Okan Bayülgen, Selçuk Yöntem ve Özlem Öçalmazlı Amadeus gibi dev bir prodüksiyon, özünde sanat, tiyatro ve müzik olan bu şehre yapılacak en büyük kültürel hizmettir.

Aklım gelen isim Uludağ İçecek. Klasik müziği, adeta pop müzik gibi bu şehre sevdiren Uludağ grubu bu şahaser oyunun gelecek festivalde Bursa'da sahnelenmesinde başrole çıkmalıdır.

'Amadeus' üç oyuncunun birbirinden harika performanslarıyla bir tiyatro şöleni sunuyor izleyenlere. Bir başyapıt ve mutlaka izlenmesi gerekiyor.

Tiyatrosuz bir festival; tuzsuz yemek gibi.

Onun için altını çizmek istedim.

Bitirmeden Bursa Festivali ile içimde ukde kalan bir konuyu dillendirmek istiyorum.

Sözde sanatçı yetiştiren bir şehiriz, sanatı çok seviyoruz ama kendi değerlerlerimize ne yazık ki sahip çıkamıyoruz.

Örneğin Türk Sanat, Türk Pop müziğinden sadece Bursalı sanatçıların bir araya getirildiği karma konserlerin büyük ilgi toplayacağına inanıyorum.

Romantik pop müziğin duayeni, bizim kuşağın ilahlarından büyük sanatçı İlhan İrem'i bile kaç yılın sonunda Bursa'ya getirtebildik; o gece açık hava tarihinin en kalabalık konserlerinden birine sahne olmuştu.

İlhan İrem, yanında yine o kuşaktan Erdem Alkın (Kuşoğlu) (bugünlerde zor durumda olduğunu öğrendim), yanlarında örneğin Ata Demirer, Fettah Can;

Fena mı olur solo ya da hep birlikte koro halinde konser verseler?

Bursa Festivalleri'nde Bursalı sanatçılara çok az yer veriliyor, BKSTV'ye naçizane önerimdir; kendi çocuklarımızı daha çok hatırlayıp, hayranlarıyla buluşturmalıyız.

(* Nathalie şarkısını Ajda Pekkan 'Bir günah gibi' sözleriyle yıllar önce Türkçe okumuştu.)

(* I will survive; yine Ajda Pekkan'ın Türkçe sözlerle okuduğu bir diğer şarkıdır. (Bambaşka biri) Müziğin orijinali ayni zamanda Galatasaray futbol takımının maçlarında atılan gollerden sonra santra yapılana kadar anons müziği şeklinde çalınmaya devam ediyor) 

 

 

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları