'Burası Bursa, İstanbul değil' desen ne yazacaktı ki!..

2022.02.16 17:40 - Son Güncellenme: 2022.02.16 17:40
A

Basketbolda iki takım karşılaşıyor.

Birinci çeyrek 25-16,

İkinci çeyrek (ilk yarı) 48-37,

Üçüncü çeyrek 64-52,

Maçın sonucu ile tahminlerinizi alabilir miyim?

Basketbolla az biraz ilgili birisinin 'üç çeyreği önde götüren takım kazanmıştır' demesi şaşırtıcı olmaz, bir olasılıktır.

Tam içinde olanlar; yani bu sporla yaşayanlar yine yanılmadınız!...

Bir kez daha sürekli geriden takip eden takım son çeyrekte maça ortak olarak karşılaşmayı önce uzatmaya taşıdı, sonra da kazanmasını bildi.

Basketbol böyle bir spor işte.

Kimin favori olduğuna değil, maçın sonunu kimin iyi oynadığına bakıyor.

Enerjisini sahaya yayana, iyi ve sert savunma yapana, şut seçimlerinde akılcı tercihlerde bulunanlara, bir de oyuncu kalitesi rakibinden daha iyi olanların yüzüne gülüyor.

Salı akşamı Nilüfer Salonu'nda Tofaş ile Fenerbahçe BEKO arasında oynanan Bitci Türkiye Kupası çeyrek final maçını ikinci şıkta örneklemeye çalıştığım sporseverin duygularıyla izlemeye çalıştım.

Bir taraftan bir ara 20 sayıya kadar çıkan Tofaş farkının yanıltıcı olduğunu öngörürken; diğer taraftan da Fenerbahçe BEKO'nun potansiyelli kadrosuyla mutlaka oyunun içine girerek sürpriz yapabileceğini düşünüyordum.

Nitekim yanılmadım da...

Tur biletini cebine koyan, oyunun neredeyse dörtte üçünü domine eden ev sahibi Tofaş değil, uzatma dahil son iki çeyreği kusursuz oynayıp daha az hata yapan deneyimli Fenerbahçe BEKO oldu.

Tofaş'ın adeta kaderi gibi oldu bu sezon maçların sonunda boynu bükük bir şekilde soyunma odasını dönmek.

Fenerbahçe BEKO'da Jan Vesely ile Nando De Colo, Tofaş'ta da Pako Cruz sakatlıkları nedeniyle forma giyememişlerdi.

O ya da bu yok hiç fark etmez; turun ve maçın favorisi derin ve potansiyelli kadrosuyla hiç kuşkusuz Fenerbahçe BEK0 idi.

Ev sahibinin her kritik hücumunda skor bulabilmek için gözler eli sıcak oyuncu statüsünde kenarda oturan Pako Cruz'a çevrilirken, Fenerbahçe rotasyon zengini olmanın nimetlerini yaşadı bir kez daha.

Vesely oynamazsa Ahmet Düverioğlu vardı,  hatta Devin Booker ne güne duruyordu.

Nando De Colo bile açıkçası çok da fark ettirmedi kendini. Şapkadan tavşan çıkartan coach Sasha Djordjevic portföyündeki Melih Mahmutoğlu ile bu açığı öyle güzel kapattı ki başkasına gerek duyulmadı sarı lacivertlilerde.

'Yerli şutörlerin açık ara en iyisi' bir çıktı pir çıktı parkeye; 8/15 saha içi, 7/12 üçlük, 1/3 iki sayı, 4/4 serbest atış, toplam 27 sayı ve 21 verimlilik puanıyla maçın adamı olurken, deyim yerindeyse 'fişi çekip işi de bitiriyordu'.

Maça çok istekli başlayan turkuaz yeşilli takım olabildiğince tempoyu yüksek tutmaya çalıştı. Yarı sahayı da çabuk kat ederek geçiş hücumları üzerinden skor aradı.

Dönüşümlü oynayan üç kısa /guard ve shooting guard/ Berk Uğurlu, Tyler Ennis'le Kasey Shepherd bu görev dağılımında performanslarıyla dikkat çekiyorlardı. Oyunu kurup, arkadaşlarını sete yerleştiren Berk Uğurlu  bir üçlük dışında skora fazla katkı yapamasa da; sahaya yaydığı enerjisi az buz değildi. Shepherd ise hem 1 hem de 2 numarada Ennis ile birlikte Tofaş'ın lokomotifliğe soyunmuştu. 3/3 iki sayı, 2/3 üç sayı toplam 12 sayı ile oynayan Shepherd bu sayılarını shooting guard pozisyonundan bulacaktı. Alışkın olmadığı oyun kuruculukta ise skoru değil takımı oynatmayı düşündü.

Kadronun önemli skor opsiyonlarından Tomislav Zubcic'in dalgalı performansı; Hırvat power forveti bir kez daha kendi istatistiklerinin altında bıraktı o akşam. 3/6 üç sayı yüzdesi doğrusu kendisine yakışmadı.

Maç içinde hesapta olmayan sakatlıklarla eksilmek Tofaş'ın saha içindeki oyun sistemini alt üst ederken, skorunu da istenilmeyen seviyelere taşıyacaktı. Bir de Muhsin'le, Simmons'un sayıya çeviremediği o bomboş turnikeler!..

Basketbolun en kolay skor bulunan figüründen bu kadar yoksun oynanması aklın alacağı bir şey olmasa da gidenler geri gelmeyecekti...

Toplam 4 turnike kaçırıldı, üst üste koyarsanız 8 sayı eder. Hepsini sokmuş olsan atamayıp kaçırdıklarının hiç önemi yok! kupada yarı final senin.

Yani hesap bu kadar basit. Oturup düşünmek gerekmez mi 'nasıl kaçırılır bu turnikeler!' diye.

Sakatlıklara gelmek istemiyorum, çünkü  çok can sıkıcıydı. Daha önceleri burnu kırıldığı için kendini koruma amaçlı bu maskeyi uzun süre takıp bu maçta çıkartan Emre Tanışan bir kez daha ayni yerden sakatlandı. Maç içinde de Kasey Shepherd ile Jeremy Simmons adale çekmesi nedeniyle uzun süre kenarda oturarak tedavi gördüler. En üzücü olanı da; son çeyrekte turnikeye girerken ters ayağının üzerine düşerek bileğini burkan Berk Uğurlu'nun takıma gerekli olduğu süreçleri soyunma odasında tamamlamasıydı. Fenerbahçe BEKO bile tahammül edemezdi böyle beklenmedik eksilmelere. Tofaş'ın biri bitmeden diğeri başlayan sakatlık şanssızlığı dileriz bu maçla birlikte limitini tamamlamış olsun.

Fenerbahçe BEKO enerjisini son çeyreğe saklamış bir terminatör edasıyla oynadı son dakikalarını maçın. Önce skoru eriterek oyuna ortak oldu, sonra da kadro derinliğinin getirdiği avantajla Tofaş'ın eksiklerini dantela gibi işleyerek avantaja dönüştü. Alev alev yanan Melih'i kimse durduramazken, Skorer guard Marko Guduric el üstünden salladığı çok ekstra üçlüklerle geri dönüşün kıvılcımını yaktı.

Bana sorarsanız sarı lacivertli takımın ikinci x faktörü; sağ çizgiden driplinglerle, olmazsa sırtı dönük bir şekilde bire birler üzerinden çembere atak ederek 15 sayı üreten Dyshawn Pierre idi. Bir türlü tutamadı Tofaş kendisini.

Uzatmaların son topunda ve fark iki sayıya inmişken Elgin Cook bomboş üçlüğü sokabilse belki kazananı Tofaş olacaktı bu heyecan dolu kapışmanın ama; şans oyun boyunca hep Fenerbahçe'nin yanında saf durdu  ilginç bir şekilde. Dolayısıyla ev sahibine de skora rıza göstermenin dışında yapacağı fazla bir şey kalmadı.

'Truva Atı benzeri' bir yöntemle salona sızan gizli Fenerbahçeliler son çeyrekte renklerini belli edince (!); her zamanki soru gündeme geldi aklıma  bir kez daha.

'Bursa'nın sporla iştigal eden cenahı kendi takımlarını değil üç büyükleri tutar!.'

Doğru ve üzücü bir saptama!..

Yaklaşık dört bin seyircinin neredeyse yarısından fazlasının son dakikalarda kimliklerini belli ederek resmen Fenerbahçe'nin yanında saf tutması ilginçti, şaşırtıcıydı belki ama Bursa'nın da bir gerçeğiydi maalesef.

Şaşırdım mı hayır. Çünkü bekliyordum!..

Burada bir de durum saptaması yapmak isterim.

Bu şehre basketbolu sevdiren Tofaş'ın hiç bir zaman gerçek taraftarı olmadı,  olamıyor da.

Maçlarına gelenleri ben maalesef ' taraftar değil de seyirci' statüsünde yorumluyorum. Eşini, çocuğunu, sevgilisini, kız arkadaşını, ailesini alarak salona gelen bu elit zümre sinema, tiyatro izler gibi takılıyor maçlara. Öyle sürekli bağırma, çağırma yok, arada bir ıslık ya da 'Tofaş' tekerlemesi hepsi bu.

Kapıdan giriş yapana 'sen Fenerli misin?' diye sorulamayacağına göre; iş gelip dayanıyor 'aidiyet duygusu'na...

Evinde sanki deplasmandaymışçasına oynayıp maç kaybetmek Tofaş camiasını üzüp yaralamıştır mutlaka da; bu soruna çözüm üretmek tepe yöneticilerinin işi. Tevazu gösterecek değilim; bu konuyu sürekli gündeminde tutan spor yazarı olarak üzerine gittiğim bu ortak sorunda şehirde tek başına bir tek mücadele veriyorum. Diğer meslektaşlarım ise nedense uzaktan sevmeyi tercih ediyorlar!..

Bilmem size ip ucu verebildim mi?

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları