Bursa üniversite konusunda beklentileri karşılıyor mu?

2022.08.17 16:42 - Son Güncellenme: 2022.08.17 16:42
A

Bu soru önemli.

Zaman zaman sorgulamamız gereken bir noktada duruyor.

Kimi zaman genel kabul görmüş veriler ışığında değerlendirmeler ile karşılaşıyor kimi zaman da subjektif yorumları görüyoruz.

Bir başka ifadeyle; beklentilere göre yorumlarımızı şekillendiriyoruz.

Dolayısıyla "Bursa üniversite konusunda beklentileri karşılıyor mu?" sorusunu yöneltirken aslında yanıtların da sübjektif olabileceğini öngörüyoruz.

Zira bilimsel kriterlere göre yorum yapmak kolay olmayacaktır.

Ezber söylemleri tercih edeceğizdir.

Geçmişte "Üniversite kent iş birliği" hususu gündemi çokça meşgul etmişti.

"İş birliği" süslü bir kelimeydi ama tam olarak neleri kapsadığını anlamak kolay değildi.

Hepimiz, bakış açımıza göre değerlendirme sunup; üniversiteden ne anladığımız ile doğru orantılı beklentilerimizi dile getirerek eleştirilerimizi sıralamıştık.

Genel kanı; üniversitelerin kentlerin gelişimine-ekonomisine ve kültürüne olumlu katkılar yaptığı.

Belki de bu konuyla çokça ilgileniyoruz.

Bursa'da Görükle'ye göre kıyas yapıyor, Eskişehir'e göre değerlendirmeleri ele alıyoruz.

Kentlerin gelişmesinde üniversitelerin olumlu katkı yaptığını düşünüyoruz.

Zannediyoruz.

Oysa üniversitelerin kentin gelişmesine yaptığı olumlu katkı, kentlerin planlamasıyla doğru orantılıdır.

Eğer gerekli planlamayı yapamazsanız, bu gelişmişlik görüntüsü aslında düzensiz bir yapılaşmaya dönüşecektir.

Üniversiteler, Bursa gibi sanayi şehirleri için ara eleman ihtiyacı bağlamında da değerlendirilmekte.

Mühendislik alanında alınan eğitimlerle birlikte de nitelikli eleman yetiştirilmesi yönünden ele alınmakta.

Bir nebze de AR-GE olarak düşünülmekte.

Dediğimiz gibi üniversite kavramından ne anladığımız çok önemli.

Fransa ve Almanya örnekleri ve daha sonra ABD'deki üniversitelerin gelişim süreçlerine bakıldığında da bu görülecektir.

Nitekim, dinin egemen olduğu feodal toplumda ortaya çıkan üniversiteler, kapitalist toplumsal yapının gerekleri doğrultusunda evrim geçirerek günümüzdeki özelliklerine kavuşmuş.

Yani Ortaçağın Kilise Merkezli Üniversitesi, ulus devletler dünyasının üniversitesi ile nitelenen Humbolt Üniversitesi ve bilgi toplumu üniversitesi olarak nitelenen Girişimci Üniversite kavramları önemli göstergeler sunmuş.

Bu bağlamda üniversitelerin gelişme aşamaları derinlemesine incelenebilecek bir yapıya sahip olmakta.

Gelelim ülkemizdeki vakıf üniversitelerinin durumuna.

Ülkemizde Anayasamızın 130. Maddesi bize işaret olmakta.

"Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç̧ amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabilir" denilmekte.

2021 verilerine göre ülkemizde yaklaşık 80 vakıf yükseköğretim kurumu bulunmakta.

Burada ilk aklımıza gelen 1984 yılında kurulan ve yaklaşık iki yıl sonra öğrenci kabul edip faaliyete geçen İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi.

Ve Ankara'da bulunmakta.

Koç Üniversitesi 1992, Başkent Üniversitesi 1994, Işık Üniversitesi 1996, İstanbul Bilgi Üniversitesi ise 1996 yılında kurulmuş.

Akabinde büyük bir hızla, vakıf üniversitesi sayısında artış görülmüş.  

Liste uzayıp gidiyor...

Burada ilgimizi çeken bir durum söz konusu.

Şöyle ki; en çok vakıf üniversitesi sayısı İstanbul'da.

Yaklaşık 50 üniversite var.

İstanbul'u Ankara takip ediyor.

Ankara'da 2021 verilerine göre 13 vakıf üniversitesi mevcut.

İzmir, Antalya, Mersin, Konya, Gaziantep'te birden fazla yüksek öğrenim kurumu var.

Trabzon, Nevşehir, Kocaeli ve Kayseri'de birer vakıf yüksek öğrenim kurumu yer almakta.

Gelelim Bursa'ya...

Bilindiği üzere Bursa Uludağ Üniversitesi ile Bursa Teknik Üniversitesi, devlet üniversitesi olarak faaliyet yürütmekte.

Bir ara Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksek Okulu ismiyle vakıf yüksek öğrenim kurumu faaliyet gösterdi ama daha sonra merkezini İstanbul'a taşıdı.

Malumunuz üzere bir süre önce kurulan Orhangazi Üniversitesi kapatılmıştı.

Hep söylenen husus şuydu:

"Bursa'da bir değil, iki tane vakıf üniversitesine ihtiyaç var"

Genel kabul görmüş fikir bu yönde.

Hatırlanacaktır; 3-5 yıl öncesinde bu beklenti konuşulurken, 3 farklı vakıf üniversitesi kurulacağı söylemi yayıldı kentte.

Hatta kuracak isimler bile dillendiriliyordu.

Bu hususta konuya somut adımlar atarak yaklaşan eğitimci Gıyasettin Bingöl ismini duyduk hep.

İlk zamanlar en yakınındaki isimler bile belki de tam olarak öngöremiyordu.

Şartlar sanıldığından çok daha meşakkatli bir süreci gerektirdiğini işin içine girince görmüşlerdir sanırız.

Nihayetinde açılan bölümlerin sayısı ve öğrenci kontenjanı bir kenara bu dönem öğrenci kabul edildiğini görüyoruz.

Ve Bursa'nın faaliyette bulunan tek vakıf üniversitesi olarak karşımıza çıktığını izliyoruz.

Hal böyle iken; Mudanya Üniversitesi'nin Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin Bingöl ve okulun yetkili isimleri ile kuruluşta emeği geçenler kamuoyunun karşısına çıktılar.

Bu dönem üç bölümde ve meslek yüksek okulunda faaliyet gösterecek olan üniversitede yaklaşık 300 öğrenci öğrenim görecek.

Henüz ataması gerçekleşmeyen Rektör Vekili Hasan Tosun ve diğer akademik personel ile ilgili gerekli hazırlığın yapıldığı üniversitede fiziki alt yapı da hazırlanmış.

Bingöl, okulu anlatırken hayli gururlanıyordu.

"Benim hayalimdi" diyerek anlattığı bir hizmetiydi belki de.

Çünkü üniversite kâr amacı gütmeyen bir yapı.

Kurmak ve ayakta tutmak kolay değil.

Dolayısıyla diğer yatırımlardan çok farklı bir noktada duruyor.

Sonuç olarak Mudanya Üniversitesi "en genç üniversite" unvanına sahip.

Bu nedenle de gözler-dikkatler burada olacak.

Beklenti yüksek.

İki devlet üniversitesine göre daha girişimci olmak durumunda.

Öğrencilerin tercih edilebilirlikleri bağlamında çekim gücünü yakalamaya mecbur.

Ve elbette yeni bölümlerle adından söz ettirmeye...

Dahası akademik yayınlarla ilgili farklılık yaratmak zorundalar.

Değimiz gibi gözler Mudanya Üniversitesi'nde olacak.

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları