Feto'ya 'Fetuş' diyebilen ilk cesur yürekti İlhan İrem

2022.07.29 17:35 - Son Güncellenme: 2022.07.29 17:35
A

İlhan irem (Aldatmaz)...

Şarkıcı, besteci ve yorumcu olmanın çok ötelerinde bir yerlerde dururdu hep.

Çağdaş bir ozan;

Gerçek bir demokrat,

Sapına kadar Atatürkçü;

Ülkesine yönelmiş sinsi tehlike ve tehditlerin; siyasilerden çok önce farkına varabilmiş müthiş öngörülü bir siyasi karizmaydı.

(Bu ülkede 'Feto tehlikesine' ilk dikkati çeken sanatçı olması, kendisinin ne kadar farklı birisi olduğunu anlatmaya yetiyordur sanırım.)

Romantik şarkılarla başlayıp, süreç içinde senfonik rock'a evrilmiş müzik çizgisinde hep içinden geldiğini söyledi.

Duruşu da dikti, çizgisi de...

El emeği, göz nuru eserleri en büyük serveti, sanatçı namusunun izdüşümü gibiydi adeta.

Kendisinden başka birilerine söyletmediği gibi,

Parayla da satmadı, ticari meta olarak da görmedi.

Sözün özü karakterinin yansımasıydı her şeyi.

Besteleri de, sözleri de, yorumu da...

Eserleriyle farklı olmayı başarabilmek kuşkusuz müziğin evrensel ayrıcalığıdır; söylemek isterim ki böyle yaşadı, böyle aramızdan ayrıldı sevgili İlhan İrem...

Bilinmeyen dünyasının perde arkasında; kendine göre düzen kurmak isteyenlere diklenmesi gizliydi.

Bir keresinde TRT kulağına küpe taktığı için ekrana çıkartmayınca (!) 'erkeklerin küpe takması bir özgürlük sorunudur' diyerek posta atmış, yüreksizler ordusuna yeri gelince 'cesur yürekli' olunması gerektiğini öğretmişti.

Özetlersek;

Bir kaç nakarat üzerinden şarkı söyleyip, şarkıcı olduklarını sananların (!) kendisinden öğrenecekleri çok ama çok şeyler var; onun gibi sanatçılar artık yetişmiyor çünkü...

Bursalıydı her şeyden önce İlhan İrem;

Bursalı olmak sanatçı ruhu taşımak, sanatın elçisi olmak demekti.

Türk sanat müziğinin divası Müzeyyen Senar'la, sanat güneşi Zeki Müren bu şehir için ne anlam ifade ediyorsa,

İlhan İrem'de 'Türk hafif müziğinin Bursalı kralı' olarak ayni şeye denk geliyordu.

Şöhretin basamaklarını tırmanmadan önce; kurucuları arasında olduğu Meltemler Orkestrasıyla Bursa ve Uludağ'ın önemli otellerinde sahneye çıkıp şarkılar söylerdi.

1970 yılında Milliyet'in Liselerarası Müzik Yarışması'nda Bursa'yı temsil eden Özel Bursa Koleji'nin bir parçasıydı İlhan İrem. O günlerde henüz düz bir gazeteci olan Mehmet Ali Birand'ın sunduğu yarışmanın ön elemelerinde orkestrası ile sahneye çıkmış, solistleri Ester'e vokalistlik yaparak okullarını Marmara şampiyonu yapmışlardı.

Yer yerinden oynamıştı Tayyare Sineması'nda o akşam.  Ful dolu salonda kendilerinden geçen liseli öğrencilerin yarışan onca okul içinde dikkatini en çok Bursa Koleji çekmiş, Ester'le birlikte İlhan İrem'de performansıyla ayakta alkışlanmışlardı.

Profesyonel müzik yaşamının yeni başladığı süreçte (  70'li yılların başı) şarkıcılığını sürdürürken, diğer yandan da Başak Caddesi'ndeki Doğru Hakimiyet Gazetesi'nin müzik sayfalarını hazırlardı İrem. Ben de bir okuru olarak düzenli mektup yazarak, ödül olarak verilen o haftanın LP'sini kazanmaya çalışırdım.

Sonunda dikkatini çekmiş olacağım ki; Alvin Stardus'un sıra dışı yaşamını anlattığım 'Çağ dışı yenilikler' başlıklı eleştirim kendisi tarafından 'haftanın yazısı' seçilmişti.

Sonra ödülü almak için gazeteye gidişim ve İlhan İrem'le ilk tanışmam.

Gülen yüzüyle beni tebrik edişi ve elinden Cem Karaca'nın LP'sini almam.

Heyecandan dizlerim titremişti elini sıkarken.

Sonra oturup sohbet etmiştik.

'Bir konserime gelirsen sevinirim' dileğini de iletmişti o konuşma arasında.

O dönemin en çok okunan popüler müzik dergisi Hey'in 'Yılın Müzik Oskarları' konserleri yapılırdı o yıllarda.

Neredeyse hepsini kaçırmadan izlemiştim.

 'Yılın en iyi erkek şarkıcısı' olarak da pek çok kez İlhan İrem ' seçilmişti derginin okurları tarafından.

1973 yılındaki tasnifte de kendisi yine 'en iyi erkek şarkıcı' seçilmiş, diğer ödül alan sanatçılarla birlikte Bursa Atatürk Spor Sarayı'nda Bursalı müzikseverlerin karşısına çıkmışlardı.

Ankara'dan gelerek izlediğim o konser; İlhan İrem'i kuliste ziyaret ederek konuşmama aracı olmuştu.

Yine o yıllar radyoda istek yılları... Üniversite gençliği posta kartlarına çalınmasını istediği şarkıları yazarak radyolara gönderiyor.

Sonra da hafta sonları beklenirdi isimlerimiz okunsun da sevinelim diye.

Örnek 'Bursa'dan Engin Aksöz, Mehmet Özman, Ergun Yılmaz, Binay Kazan, İsmail Akgül'

En çok da İlhan İrem şarkılarını isterdik radyolardan. Ne kadar hit parçası varsa, hepimiz için çalınırdı.

İşte o istekçi grup; an itibariyle ben gibi yaşlarda yani 65-70 arasında.

Facebook üzerinden sosyal medyada örgütlenmiş durumdayız.

'70'li yılların radyo istekçileri' rumuzuyla.

Dün akşam İlhan İrem'in ölüm haberini alınca; en çok üzülenler bizler olduk kuşkusuz.

Yani '70'li yılların radyo istekçileri'...

Ağlayanlar vardı aramızda,

Onun şarkılarıyla yetişmiş kuşak; romantizmin doruklarından senfonik rocka evrilen müzikal yolculuğun baş yapıt eserlerini kim bilir kaç kez mırıldanmıştır kendi kendine; artık bilemeyeceğim.

Okul bitti, iş hayatı, evlilik, 'çoluk, çocuk' derken müzik yaşamımızın bir parçası değil de, bir nüansı olarak kalsa da hiç unutamadık İremli günlerin ruhumuzun derinliklerine işleyen o ölümsüz eserlerini.

Dört yıl önce; sıcak bir Temmuz ayı;

Kültürpark AHT'nde Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı'nın etkinliğinde sahne almıştı Bursalı sanatçı.

Kulise girip konuşmaya çalışsam da kendisiyle; ulaşamadım; Öyle müthiş bir kalabalık ki adım atamıyorsunuz.

Yerimize oturup eşimle dinlemiştim İlhan İrem'i. Bu son konseriymiş meğerse doğduğu topraklarda verdiği.

Z kuşağı öyle bir seslendirmişti ki o akşam şarkılarını İlhan İrem'le birlikte; şaşırdım kalmıştım.

Kuşak farkını ortadan kaldırıp, binlerce genci kendisine vokalist yaptığı için büyüklüğüyle farkı ortaya çıkmıştı bir kez daha.

Atatürk'e vurdu yaptı, 'cumhuriyet, bayrak' dedi, açık hava yıkılacak sandım.

Kendisinden çok sonraları doğmuş olanları; o gece şarkılarıyla bugünlere taşımak bir istisnaydı elbette.

Bir şarkıyla unutulup gidenlere inat; büyük sanatçı olabilmenin kriteriydi İlhan İrem...

Son görüşüm oldu onu, izlediğim son konseri de ne yazık ki o akşam...

Onlarca besteyle, yüreklere işleyen onlarca şarkı artık 'İlhan İrem' olmadan onu sevenler tarafından söylenecek her daim.

Kah 'Yazık oldu yarınlara' denilecek,

Kah 'Olanlar olmuş'...

Ellerle yürekler birleşirken; 'konuşamayacağız'.

'Sürgün gibi masallardan' 'yemyeşil denizlere' yürüyeceğiz.

Bitince de 'bir İlhan İrem vardı' diyeceğiz..

Göz pınarlarımızdan yanaklarımıza dökülen birer damla göz yaşı ile birlikte...

Başın sağ olsun müzik, başın sağ olsun Bursa;

Işıklar içinde uyu, mekanın cennet olsun büyük sanatçı...
Köşemi İlhan İrem'in FETÖ denilen teröristin daha potansiyel tehlike olmadan önce; hainliğine vurgu yapan o tarihi yazısından alıntı yaparak bitiriyorum.

 Sevgili Fetuş;

Seni çok özledik, neredesin?

Rakı içmezsin bilirim ama;

Şiş kebabını, boğazı, İstanbul'u hiç mi özlemedin?

Amerika ellerinde bir başına neylersin? Ne yersin? Ye içersin?

Buraları sorarsan, her şey çok yolunda (!)

Bir sürü uluslararası uzlaşma  toplantılarında koltuğun boş kalıyor, üzülüyoruz.

Korkma; gel artık!

Vatanına dön!

Biliyorsun, başbakanımız bile senden sitayişle bahsediyor.

Senin nurcu tarikatın, faydalı tarikatlar klasmanında her zaman bir numara!

Biraz daha nobran, biraz daha akılsız takılan şeyh Mehmet göz altına alındı ama sen korkma gel!

Ele geçen talihsiz video kasetin dışında ne hinoğlu hinsindir sen!

Devlete çöreklendiğin bunca kadrolarla, bütün suçlamalardan tereyağından kıl çeker gibi sıyrılırsın!

Alt tarafı DGM'de vereceğin bir ifade; niye korkuyorsun.

Hükümetinden sual olunmaz!

Sen ne yüce insansın Fetuş!

Yeni dünyalardan 'tez ezan okunsun' deyu bir vahiy seslendirdin.

Sana şükür olsun TÜPRAŞ yangını o anda sönüverdi!

Sana inanıyoruz...

Lütfen bizi daha fazla bekletme, dön artık!

Bırak bizi; Türkiye'yi, gezegenleri, samanyolu galaksisi öksüz kaldı sensiz!

O uhrevi kişiliğinle insanlığımıza 'kapılar aç', 'köprüler kur' geleceğimize...

Sana inanarak, banknotlarla uzlaşıp, hoşgörü yoluna serilenleri böyle öksüz bırakmaya hakkın var mı?

   'Geceyi örten musiki' içinde senin o nurlu siluetini görelim artık!

Gel hoca!..Gel hoca efendi gel artık!

'Türkiye'de kavga konusu olan laiklik uygulamasının, eğitim kurumlarına da yansıyarak ülkenin dirilik, düzenlik ve bekası adına olumsuz sonuçlar doğurduğunu' duyurmuşsun.

Ne kadar doğru!

Seni bütün yüreğimle alkışlıyorum!

Mürşidim;

Çok haklısın...

Bunlar demokrasiyi bilmiyorlar.

Demokrasi çok sesliliktir; uzlaşmadır....

Yargıtay Başkanı da söylemedi mi?

Özgürlüklerden korkmayacaksın!

Evvelallah hepimiz Atatürkçüyüz!

Dincilere, nurculara, kürtçülere, mandacılara sonuna kadar özgürlük vereceksin ki;

Bütün bu hainliklere karşın, ayakta kalabilirse demokrasi ve tece; o zaman biz onun devrimlerine ve gücüne inanırız değil mi?

Demokrasi 'kendini korumasız kılarak, yok edilme özgürlüğünü sunmalı yobazlara!'

Sevgili Fetuş!

Haklısın...

Bunlar laik değil, laikçi!

Din ve devlet ilişkilerini de yanlış biliyorlar.

Özgür batı ülkelerindeki gibi, bir türlü bağımsız bırakmıyorlar dini!

Toplumu oluşturan bütün renklerimizle sevişerek uzlaşalım, daha güzel bir Türkiye'nin hoşgörü mozayiğinde buluşalım değil mi?

Sen ki emekli bir vaizsin...

Etin ne budun ne?

Türki coğrafyada, hatta sınır tanımayarak kıtalar ötesinde gerçekleştirdiğin bu eğitim seferberliği, olsa olsa senin kutsal diyarlarda sivrisinek sokmayan uhrevi kişiliğini kanıtlar!

Bir video kasetteki görece hainliklerden korkma da gel hocam!..

Sana inanıyoruz!

Türkiye Cumhuriyeti'nin Kemalist devrimlerinin sarsılmaz bekçileri olarak; seni bu coğrafyada bekliyoruz!

Gel de içten pazarlıklı hayallerinin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini yakından gör!'

Rahmetli İlhan İrem, Kasım 1999'da Yeni İleri Gazetesi'nde çıkan bu yazısının tamamını 18 Ağustos 2016'da; yani 15 Temmuz hain kalkışmasından hemen sonra bir kez daha twitter üzerinden paylaşarak '17 yıl önce..

Fettullah Gülen'in 1 milyar TL tazminat davası açtığı yazı' notunu düşmüştü.

  


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları