Büyük finalin adı var; tadı yoktu...

2023.06.11 20:37 - Son Güncellenme: 2023.06.11 20:39
A

Cumartesi akşamı Olimpiyat Stadı'ndaki büyük finalde oynanan futbolu; gün aşırı devalüe olmaktan başı dönmüş Türk parası ile eş değerde gördüm ne yalan söyleyeyim.

Böylesi finaller zırt pırt oynanmıyor ki!...

En üst düzeyde iki kulüp olduğunuz için 'en büyük' olmayı hak ediyorsunuz;

Biraz heyecan, biraz mücadele, biraz hırs, biraz yerinizden sizi ayağa kaldıracak enstantaneler görmek istiyorsunuz haklı olarak.

Ne gezer; ilk yarıda izlediğimiz tam bir kaos futbolu idi.

İtalyanlar; geleneksel sistemlerinin mayası sayılan, genlerinde saklı 'catenaccio' benzeri saçma bir oyun düzeniyle ve sadece kalesini toptan uzak tutabilme adına 'kontrollü oyunu' seçerken;

2022-2023 Şampiyonlar Ligi platformunda hiç yenilgi almadan finale kadar gelmiş Pep Guardiolalı Manchester City sözde hücum ederken, özünde tedbiri elden bırakmadan açık kovalasa da; amacına ulaşamadı.

İtalya cephesine gelecek olursak;

Pilippo İnzagni'nin rakibi çok adamla ve yakın temaslı bir oyunla ceza alanının dışında karşılama opsiyonuna; İngilizler bir kaç eksantrik atak girişimi dışında fazlaca bir reaksiyon gösteremediler.

İki tarafın da havanda su dövdüğü bu dakikalar; kupanın manevi içeriğiyle de ters orantılıydı.

Final oynuyorsunuz; adı üstünde finallerin en büyüğünü!.

Portföyünüzde ne varsa bir bir ortaya dökülsün ki; maça gelen de, ekranın karşısına geçen de sahadaki mücadele tamamlandığında sizlere notlarını verecek; birlikte sınıfta kalmak içinize sinecek miydi?

Bence son yılların en soluksuz finaliydi Manchester City ile İnter arasında oynanan Şampiyonlar Ligi karşılaşması.

'Golü bulan klan dakikalarda üstüne yatarak, zamana oynar' diye düşünüyordum; üç aşağı beş yukarı öyle oldu!.

Uyutucu ilk 45 dakikanın ardından başlayan ikinci yarıda Manchester City içinde İlkay Gündoğan'ın da yer aldığı organize bir atak sonunda; ön liberosu Rodri'nin savunmaya çarparak yön değiştiren plase şut karışımı vuruşuyla; bu sezonun en başarılı kalecilerinden Onana'yı avlayınca; finalinde sonu görünüverdi.

Sonrası; böylesi buluşmaların sıkça tekrarlanan repliğine benziyordu.

Manchester City yanıp tutuştuğu o kupayı kazanabilme adına bir ikincini bularak rahatlama yerine; ayağa pas yaparak zamanı eritmeye odaklanacaktır dedim; yanılmadım.

İnter'de de İnzagni'nin panik butonundan elini çekerek, hücum butonuna basmasıyla; savunmasını da ileri çıkartarak her türlü riski alacaktır görüşündeydim; ona benzer bir profilde oynamaya çalıştı İtalyanlar.

Sonuçta 'atan üstüne yatarken'; zamanı da önceden kurguladığı gibi sıfırlayamaya yönelik hamleleriyle istediği gibi eritmesini bildi.

Bir büyük final daha; nicedir muradına ermeyi sabırsızlıkla bekleyen tarafı kupa ile ödüllendirirken; olan keçiboynuzu tadında bir futbolla yüzleşmeye mecbur bırakılan parası söğüşlenmiş sporseverlere oldu!.

Bence bu finalin en şanslıları; geç kaldıkları için Taksim'de maç bileti bulabilme adına pankart açarak sotaya yatanlar oldu!.

Üzülmek yerine sevinmeliler aslında!.

O maçı Taksim'de kurulmuş dev ekranlar üzerinden ve daha yakından izlemek kadar daha güzel ve extra bir şey olamazdı bana sorarsanız.

Bizler millet olarak cebimizdeki paranın değeri kadar sürünürken; misafirlerimiz  mal bulmuş mağribi gibi bozdurduklarıyla ucuz Beyoğlu gecelerine akarak, alemin dibine vurdular!.

Bu büyük final; ekonomimizin de an itibariyle içinde bulunduğu pejmürde yüzüne ayna tutmuş kadar oldu.

Bozdurdukları 100 sterlin İngiltere'de asgari ücretle geçinenin 11 günlük ederiymiş !.

Biz de ise üç aylığına denk düşüyor.

Futbolu pek konuşamasak da; final maçı 'ekonomi tıkırında' diyenlerin aslında ne kadar acınası durumda olduğumuzu fark etmelerine vesile olmuşsa ne mutlu ülkeme.

Bilmeyenler için birkaç detay vererek yazımı bitirmek istiyorum.

İnter'in teknik direktörü Simone İnzaghi; Terim'in Milan'ı çalıştırdığı sezon; kendisine karşı isyan bayrağı açanlara baş organizatörlük yapmakla suçlanmıştı.

Aradan onca yıl geçti; sonradan Terim'le İnzaghi barıştılar mı bilemem ama; pazar gecesi 'İmparator'un torunu Yaman Çetin; maça maskot olarak ve Haaland'ın elini tutarak çıktı.

Söylenenlerde doğruluk payı varsa eğer; dedesinin intikamını almak torununa nasip oldu (!); kadere bakar mısınız?

Torun eli tutan Haaland; 2022-2023'de Premier Lig'de hem 'sezonun en iyi futbolcusu', hem de 'en iyi genç oyuncusu' seçilmişti.

'En iyi futbolcu' ve 'en iyi genç oyuncu' ödülü size layık görülmüşse o zaman final gibi önemli büyük bir organizasyonda birazcık ta olsa kendinizi göstermeliydiniz derim.

Maçı sıfır atak ve sıfır pozisyonla bitirmek; bu kriterdeki oyuncuların asla istemeyeceği bir futbol gerçeğidir.

'Maçın en kötüsü kimdi diye bana soracak olsalardı'; 90 dakikaya tek bir olumlu hareket sığdıramayan 'Haaland' derdim.

En iyisi de açık ara; boynunun iki yanıyla, kollarına yaptırdığı dövmelerle mağara adamlarından farkı olmayan (!) City'nin Brezilyalı kalecisi Ederson'du.

Ederson kırılma anlarında Dimarco 'nun iki, Lukaku'nun da bir yüzde yüz gollük şutunu kurtararak; M.City'i adeta ipin ucundan alıp, şampiyonluğa taşıdı.

Finali bizim için anlamlı kılan ayrıntı ise; İlkay Gündoğan'la, Hakan Çalhanoğlu'nun ayni anda farklı takımlar için sahada mücadele etmeleriydi.

Bursaspor'un eski kalecilerinden Scoot Carson'da 2005'de Liverpool, 2023'de de Manchester City ile  (üstelik İstanbul'da) Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu kupasını havaya kaldırarak tarihe farklı bir not düşmüş oldu.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları