Binay Kazan

Binay Kazan

Hayatlarımıza derin sorular egemen oluyorsa eğer...

2025.01.23 16:39 - Son Güncellenme: 2025.01.23 16:39
A

Bolu Kartalkaya'daki otel yangınının, herkesin yaşamında yeni bir dönem başlatacağı kuşkusuzdur. Artık bu ülkede herkes; konaklamak için gittiği otellerde, misafirhanelerde veya apartmanlarda önce yangın merdivenlerinin yerlerine bakacaktır. Yangın merdiveni bulunmayan konaklama tesisleri ve apartmanlar da, cazibesini kaybedecektir.

78 Vatandaşımızın yanarak can verdiği Kartalkaya'daki otel, bazı acı gerçeklerin yüzümüze bir tokat gibi çarptığı bir mekan olmuştur artık... Otel yangınına dair sorular, herkesin kafasının içinde derin izler bırakmıştır..Vicdanlar yaralanmış, acılar yürekleri yakmıştır çünkü...

Yanıtlanamayan sorular ise; herkesin yarasını kanatmaktadır. Örneğin; bu otelde neden yangın merdivenleri içeridedir?

Yangın alarm tesisatı neden çalışmamıştır?

Otelin içindeki ve dışında kullanılan dekorasyon malzemeleri neden yangına dayanıklı malzemeden seçilmemiştir?

Kültür ve Turizm Bakanlığı, yetki ve denetim mekanizmasının neresindedir?

Bu ülkede daha kaç otel bu tür teknik eksikliklerle faaliyetini sürdürmektedir?

SAĞLIKLI VE GÜVENLİ OTEL YAPIMI İÇİN!

Ama acı olan en büyük gerçek; 78 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği bu otel yangını olayında, can alıcı soruların tam olarak yanıt bulmamasıdır.

İdeal bir konaklama mekanının nasıl olması gerektiği konusunda sosyal medyada yer alan bir yazı herkesi çok iyi aydınlattı. Bir iç mimarın "sağlıklı ve güvenli otel yapımı için gerekli koşullar" konulu yazısı, yanan otelin ne kadar eksik ve hatalı yapıldığı gerçeğini de gözler önüne sermiştir.

Ama olan; bu yangında canlarını yitirenlere olmuştur. Aynı aileden 14 kişinin hayatını kaybetmesi, acıların en büyüğüdür. Bu korkunç yangında; eşi ve 2 çocuğu ile ölen babalar da vardır, çalışmak için geldiği bu otelin 12.katından çaresizce atlayarak ölen işçiler de...Üzüntümüzün tarifi yoktur bu olayda maalesef...

Ne yazıktır ki; ülkemizde aksiyon hiç bitmiyor. İş kazaları, trafik kazaları, yangınlar, seller ve depremler hep canların yitirilmesine neden oluyor.

İşte bu olumsuz gelişmeler nedeniyle; her geçen gün daha gergin, her geçen saat daha stresli ve her geçen dakika biraz daha sıkıntılı oluyoruz. Bunun yanında...Bizi hayata bağlayacak bir şeyler duymaya ve umutlu bir şeyler yaşamaya olan tutkumuz da giderek artıyor.

İşte bu nedenle biraz da vicdan muhasebesi yapabilmek için; bu köşede "Hayatımızın büyük taşları" isimli hikayeyi sizlere sunuyorum.

HAYATIMIZDAKİ BÜYÜK TAŞLAR HANGİLERİDİR?                                                                                            

Profesör sınıfa girer. Karşısındaki seçkin MBA öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra, "Bugün zaman yönetimi konusunda, deneyle karışık bir sınav yapacağız" der. Kürsüye yürür, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarır. Ardından kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş alır ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başlar. Kavanoz daha başka taş almayacağından emin olduktan sonra öğrencilerine "Bu kavanoz doldu mu?" diye sorar. Öğrenciler hep bir ağızdan "Doldu" diye cevap verirler. Profesör "Öyle mi?" der ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkartır. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş-yavaş döker. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağlar. Ardından da öğrencilerine bir kez daha "Bu kavanoz doldu mu?" diye sorar. Bir öğrenci "Dolmadı herhalde" diye atılır. "Doğru" der profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum alır ve yavaş-yavaş tüm kum tanelerini taşlarla mıcırların arasına nüfus edene kadar döker. Gene öğrencilerine döner ve "Bu kavanoz doldu mu?" diye sorar. Tüm sınıftakiler bir ağızdan "Hayır" diye bağırırlar. Ardından "Güzel" der profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi alır ve kavanoz ağzına doluncaya dek suyu boşaltır. Sonra da öğrencilerine dönerek "Bu deneyin amacı neydi?" diye sorar.

Uyanık bir öğrenci hemen "Zamanımız ne kadar dolu görünse de, daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır."diye atlar. "Hayır" der profesör ve devam eder: "Bu deneyin esas anlatmak istediği, eğer büyük taşları baştan yerleştirmezseniz, küçükler girdikten sonra büyükleri hiçbir zaman kavanozun içine koyamayacağınız gerçeğidir."

Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör devam eder: "Söyleyin bakalım...Nedir hayatınızdaki büyük taşlar?"

-Eşiniz / sevgiliniz mi?

-Sevdikleriniz mi?

-Eğitiminiz ve hayalleriniz mi?

-Sağlığınız mı?

-Bir eser yaratmak mı?

-Topluma faydalı olmak mı?

"Büyük taşlarınız belki bunlardan biri, belki bir kaçı, belki hepsi...Bu akşam yatmadan önce iyi düşünün ve sizin büyük taşlarınızın hangileri olduğuna karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı ilk olarak kavanoza yerleştirmezseniz, bir daha hiçbir zaman koyamazsınız. "

Bu üniversitede MBA öğrencilerine verilen bu ders bittiği halde, öğrencilerin sesi soluğu çıkmaz. Dersi bitiren öğretim üyesi, şaşkın bakışlar içindeki öğrencilerini sınıfta bırakarak çıkıp, gider. Geride; bu ilginç hikayenin derin izleri kalır.                            


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları