Uluslararası Tahkim, partilerin söylemi ve gerçekler

2021.07.02 16:41 - Son Güncellenme: 2021.07.02 16:41
A

Şüphesiz iletişim araçları günümüzde hemen her alanda vazgeçilmez bir noktadadır.
Bunu birçok alt başlıkla inceleyebiliriz. 
Hatta günümüzde gerek siyasette gerekse ticarette etkin bir şekilde kullanmaktayız.
Dahası bir algı yönetiminin aracı olarak değerlendirilebilmekte ve hedef kitleye ulaşılabilmekteyiz. 
Ulaşabilmekteler. 
Bunun bir adım ötesi de vatandaşın hangi konuya ilgi duyduğu öğrenilerek bu bağlamda söylemler geliştirilebilmektedir. 
Önümüzdeki süreçte daha açık etkileri tartışılacaktır mutlaka. 
Bir anlamda siyasetçinin ya da bir ürünü pazarlayanın farklı bir şekilde hedefe ulaşmasını sağlamaktadır.
Hedef kitle de sanki kendi isteğinin gerçekleşmesiymiş gibi düşünebilmektedir.
Yani empoze edilen fikirleri kişinin kendine has saiklerle sahiplendiğini zannetmesi durumu oluşmaktadır.
Dolayısıyla siyasetçiler de bir söylem gerçekleştirirken mutlaka bir hedef kitleyi hesaba  katmaktadırlar. 
Ayrıca hedef kitlenin harekete geçmesini arzu etmektedirler. 
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kanal İstanbul projesiyle ilgili söyleminde de öyle.
Yani Kanal İstanbul'un yapımında yer alan ve buraya finans sağlayan kuruluşlara yönelik "biz iktidara gelince buraya para ödemeyeceğiz" sözlerinde olduğu gibi.
Zira bu söylemin bir alıcı kitlesi vardır. 
Ama hukuki bir karşılığı yoktur. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi Uluslararası Tahkim mekanizması bulunmaktadır.

Aslında bu konuyu ilgili partiler de biliyor. 
Ama bu söylem üzerinden prim yapılıyor. 
Kanal İstanbul projesinin tüm yönlerinin tartışılmasını desteklemekle birlikte konuyu hukuki alandan incelemek istiyoruz. 
Bu konuda da uzman bir isme söz vermek istiyoruz. 
Kaldı ki, Avrupa Birliği Hukuku ve Uluslararası Hukuk alanında görüşüne başvurulan bir isim olan Prof. Dr. Kamuran Reçber'i dinlemek gerekiyor.
Reçber'in Uluslararası Hukuk başlıklı kitabının 280'li sayfalarından itibaren bu konu detaylarıyla anlatılıyor. 
Kamuran Reçber'e atıfla konuyu anlatalım.
1982 Anayasası 155. Madde'de Uluslararası Tahkim ile ilgili Danıştay sürecine işaret edilmekteydi. 
Bu da uluslararası yatırım açısından zorlaştırıcı bir süreçti.
1999 yılından sonra ise yasal bir düzenlemeye gidilerek 4446 sayılı kanunla Danıştay süreci isteğe bağlı hale getirilmiştir. 
Kanal İstanbul Projesinde olacağı gibi birçok proje bu süreçle hayata geçiyor.
Ve hukuki bir alt yapısı ortaya çıkıyor. 
2001 yılımda da 4686 sayılı Milletler Arası Tahkim Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Dolayısıyla ilgili kanunlarla Tahkim süreci vücut bulmuştur.
Uluslararası yatırımcı da bu kanunlara güvenerek yatırım yapmaktadır.

Sonuç itibariyle gerek Kemal Kılıçdaroğlu gerekçe başka siyasilerin dile getirdiği üzere "paralarını ödemeyiz" söyleminin gerçekliği ile ilgili hukuki bir zemin bulunmamaktadır. 
Ve bunu kendileri de bilmektedir. 
Ama iç politika alanında karşılık bulmasından ötürü bu söylemi tercih etmektedir.
Aynı zamanda yabancı yatırımcının ileride zorluk yaşayacağı yönünde psikolojik bir baskı oluşturmaktadır.
Dediğimiz gibi projeye ilişkin karşıt görüşlerin her zaman dinlenmesi gerektiğini savunmaktayız.
Ama Tahkim meselesinde olduğu gibi bazı söylemlerin de temelsiz olduğunu anlatmak durumundayız.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları