Batı Trakya konusu Türkiye'nin milli meselesidir

2020.02.20 15:19 - Son Güncellenme: 2020.02.20 19:57
A

Konu önemli.

Hem de sanıldığından da önemli.

Ve ihmal edilemeyecek kadar da değerli.

Hassas.

Dengeyi bozmaya gelmez.

Yunan makamlarının sessiz ve derinden hamlelerini masumane görmek soydaşlarımızı, dolayısıyla bizleri zora sokma riski taşımaktadır.

*

Özellikle ifade etmek gerekir ki, Yunanistan'ın Batı Trakya politikası gerek tarihinden gelen demokrasi geleneğinin gerekse Avrupa Birliği'nin çok kültürlülük ilkelerinin önünde gelmektedir.

Bu nettir.

Ancak karşılıklı bağımlılık ve uluslararası sözleşmelerin gündemde tutulması halinde geri adım atmaya zorlanabilmektedirler.

Gelelim son günlerde yeninden gündeme gelen Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ile ilgili konuya.

Bu konu yeni değildir.

Yani birkaç gün önce Yunanistan'ın üst düzey yetkilisi tarafından gündeme getirilen "Müslüman azınlık" söylemi hassasiyetlerimizi yeniden hatırlamamıza neden oldu.

Anında tepkimizi dile getirdik.

Yunanlı makamların dayanak noktası ve milli politikası haline gelen söylemin kaynağı Lozan Antlaşması.

Dışişleri Bakanlığımızın resmi görüşünden alıntıyla ifade etmek gerekirse; Yunanistan yönetimi, "Türk Azınlık" ifadesinin Lozan Barış Antlaşması'nda yer almadığını ileri sürerek, Azınlığın etnik kimliğini tanımlama hakkını kabul etmemektedir. Lozan Barış Antlaşması'nın "Azınlıkların Korunması" başlıklı maddelerinde "Müslüman" tabiri kullanılmışsa da, Antlaşma'nın diğer hükümlerinde geçen "Türk" sıfatından ve Konferans tutanaklarında yer alan beyanlardan, mübadele dışı bırakılan Batı Trakya'daki Azınlık mensuplarının Türk oldukları açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıca, gerek "Türk ve Rum Ahalinin Değişimine dair Türkiye ile Yunanistan arasında İmzalanan Sözleşme ve Protokol" gerek mübadeleye tabi olmayan kişilere verilen "etabli" belgesinde "Türk" ve "Rum" kelimeleri geçmektedir.

Hal böyle iken Yunanistan makamları 1950'li yıllarda Müslüman okulları yerine Türk okulları, Müslüman yerine ise Türk ifadelerini kullanmaya başlamıştır. 1970'li yıllardan günümüze kadar da bu söylem Türk Azınlık varlığından farklı olarak Müslüman Azınlık şeklinde değişmeye başlamıştır.

Kurulan derneklerdeki Türk ifadeleri de AİHM kararlarına rağmen geri verilmemiştir.

*

Sonuç olarak Müslüman kimliği soydaşlarımız açısından gururla dile getirilen ve toplum yaşantısında da birleştirici unsurlardır.

Diğer bir birleştirici unsur da Türk kimliğidir.

Aynı zamanda bu kimliğin varlığı Anavatan Türkiye'nin de çıkarınadır.

Zira Türkiye, Rumeli ve Balkanlar'daki varlığı, Türk Dünyası'na yönelik bağlarıyla güçlüdür.

Dolayısıyla kimi zaman ayrıntı gibi görünse de Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı ifadesi sanılanın ötesinde çok değerlidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde 2004 yılında yaptığı Batı Trakya ziyareti ve sonrasında konuya hassas yaklaştığı biliniyor. (En son bu tarz üst düzey Celal Bayar döneminde yapılmıştır ve Fransızca konuşmuştur.)

Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Necmettin Hüseyin ile daha önce Bursa Şube Başkanlığı yapan eski Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu bu konuları yakından biliyorlar.

Ve devlet makamlarını politika yapım sürecinde etkileme gücüne sahipler.

Aynı şekilde Bursa Şubesi Başkanı Emin Latif başta olmak üzere geçmiş başkanlar bu konuda hayli duyarlılar.

Yeter ki, Yunanlı makamların açıklamalarını 'bir şey olmaz' mantığıyla değerlendirmeyelim.

Haklılığımızı ve soydaşlarımızın haklılıklarını dile getirmek bir zorunluluktur.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları