TSYD Bursa Şubesini görevini yapmaya davet ediyorum!..

2023.01.16 18:11 - Son Güncellenme: 2023.01.16 18:11
A

Mesleğimizin duayenlerinden rahmetli Hıncal Uluç'un; yıllar önce gönül verdiği Galatasaray'ın bir maçını izlemek üzere geldiği tarihi Atatürk Stadı'nda  basın tribününün rezil görüntüsü karşısındaki isyan edişini hiç unutamıyorum.

Genç bir gazeteci olarak yerin dibine geçmiştim o gün kendi payıma.

Meslek büyüğümüzü ' medya olarak birlikte tepki konulursa her şey yoluna girer. Bir kaç hafta izlemeyin; görün bakın her şey nasıl yoluna giriyor' diye bas bas bağırtan o daracık mekandaki beş altı koltuğun saatler öncesinden rezerve edilerek adeta başkalarına yasaklı hale getirilmesi idi.

O yıllarda koltuk sayısı yetersiz olduğu için, maç saatine yakın gelecek ekabir takımı; çalıştığı kurumun çömezlerine özel eşyasını vererek yer tuttururdu!.

Bana da az mı angarya yüklemişlerdi o günün meslek büyükleri; şimdi ayıp olmasın isim vermeyeyim.!

O günleri öyleydi Bursa'nın an itibariyle tarihe karışmış stadının basın tribünü.

Protokolün hemen yanında; önünde cam koruması olan, önden arkaya doğru 5, bilemediniz 6 kolçaklı sandalyesi olan garabet ötesi bir mekan.

Geç gelen en arkaya geçer, ayakta izlerdi maçları.

Hiç tozunu alan olmazdı o koltukların;

Önde iki duvara sabitlenmiş o kalın camda; yıllarca silinmediği için pislikten kefeke bağlamıştı;

Bir karış ötesini bile göremezdiniz.

Erken geldiğimizde biz bez bulup silmeye çalışırdık.

Yine böyle bir günde ve iş üstünde (!), o günün Gençlik Spor İl Müdürü Gürbüz Duyum'a yakalanmıştım!.

Beni camı silerken görünce öyle bir hiddetlendi ki; oraya gelip dövecek sandım!..

'Ne yapmak istiyorsun Engin sen öyle. Söylersin bizim personele gelip siler!.'

'Aklın başına yeni mi geldi sayın müdürüm; gördüğün üzere bildiğimiz cam buz cama dönüşmüş durumda!. İsten, pustan sahayı göremiyoruz!'...

İçimden bunları geçirsem de; o gün meslekte kıdemsiz bir çalışan olarak nutkum tutulmuştu müdür Duyum'un karşısında; öylece yutkunup kaldım.

Bugün olsaydı eğer;

Hiç ama hiç düşünmeden en sert ses tonumla ağzının payını verirdim;

'Bana laf yetiştireceğinize işinizi yapın. Maroken koltuklardan keyif çatmak kolay.  İsterseniz siz gelin oturun bizim kolçaklı sandalyelere. Oturun da neler çektiğimizi anlayın. Sahayı görelim diye başımızı sağa sola çevirmekten hepimiz bir gün boyun fıtığı olmacağız' ...

Bu kadar basit yani.

Neyse;

Hıncal Uluç bu; Türkiye'nin en önemli spor ve magazin gazetecisi o günlerde bile.

Kimindi tam hatırlayamıyorum; o rezerv edilmiş koltuklardan birisine bırakılmış portföyü başka bir yere transfer ederek, duayen gazeteciye sahayı rahatlıkta görebileceği yer tesis ettik de; gürültü patırdı sona erdi!.

İstanbul'a dönünce de çalıştığı gazetesinde yaşadıklarını uzun bir yazıyla kaleme alıp, il müdürlüğünün altından girip, üstünden çıkmıştı!.

O günlerden bugünlere!.

Yeni stadyumun basın tribününde Allah'a şükür bir sorun kalmadı.

Bursaspor küme düşünce; çoğunluğu İstanbul takımlarına meyilli bizim meslektaşların neredeyse tamamı(!) 'aslına rücu ederek' evinden, ofisinden ve youtube üzerinden izlemeye çalışıyor maçları.

Bursasporlu olmayanların da canına minnet; 'ne izlerim, ne dinlerim' diyerek yan gelip yatıyorlar!.

Gelin görün ki statta olmayan yer sorunu; Nilüfer'deki salonda tam bir kaosa dönüşmüş durumda;

Hem de abartısız her hafta; bilemediniz 15 günde bir.

Futbolda ekmek kalmayınca;  sosyali, yazılısı, görseli basketbolcu oluverdi bir anda!.

Anlasın anlamasın; yazsın, yazmasın; yeni adres Nilüfer'deki Tofaş Salonu!.

Daha önce hiç görmediğim, hiç tanımadığım, gazetecilik yaptıklarına şahit olmadığım bir sürü meslektaş(!) o daracık koltuklara sığamaz oldu.

Kendileriyle kalsalar yine iyi;

Çocuğu, yakını, arkadaşlarıyla gelip çörekleniyorlar.

Neredeyse dörtte üçünde bizim TSYD'in basketbol maçlarına özgü verdiği sezonluk akreditasyon kartı bile yok.

Geliyor, oturuyor, bir daha da kalkmıyor.!.

Onlar kalkmayınca; benim gibi mesleki kariyerinde 45 yılı geride bırakmış birisi; yarım saat önce geldiği halde oturacak yer bulamıyor.

Mesleğe 70'li yıllarda salon salon dolaşıp basketbol, voleybol yazarak başlamış birisi olarak sap gibi açıkta; kendime oturacak koltuk arıyorum.

İki dönemdir TSYD'nin Bursa Şubesinde fahri olarak genel sekreterlik yapıyorum.

Bu mesleğe ömrünü vermiş bana o koltuklarda yer yok;  gazeteci oldukları şüpheliler baş köşede.

Acı ama gerçek...

Böyle bir rezalet, öyle bir kepazelik olmaz;

Hadi çakmalar çöreklendi diyelim, gazetecikle alakası olmayanlar sivillerin ne işi vardı Fenerbahçe maçında; bizim mekan tıka basa dolu.

Oranın kontrolü, yani girenle çıkanlar; İl Müdürlüğünün değil, benim genel sekreteri olduğum TSYD Bursa Şubesinde.

Demek ki dernek olarak bu işi layıkıyla yapamıyoruz.

İhmalimiz büyük, kendi yerimizi bile denetlemekten aciziz.

Pazara Frutti Extra Bursaspor'un Gaziantep Basketbol'la maçı var.

Yine orada olacağım, baktım yine beleşçiler çöreklenmiş;

Kendime yer filan aramadan, protesto ederek ayakta seyredeceğim maçı.

TSYD Bursa Şubesi Yönetimini, yani içinde sıfatımın bulunduğu derneği görevini yapmaya davet ediyorum.

Salondaki basın tribününe sahip çıkılsın, akreditasyon kartı olmayanlar içeri alınmasın.

Kim olursa olsun;

Medya başına iki kişilik kontenjan da en makul olanı.

İpini koparan içeri doluşmasın.

Ben itiraz ettikçe dayılanan çıkıyor, bu yaştan sonra kavga edecek halim yok.

Yapamıyorsak da istifa edelim, yapacaklar gelsin.

Ben hazırım;

Sevgili başkan sen hazır mısın?

An itibariyle Hıncal Uluç büyüğümüzün yıllar önce yaşadıkları benim başıma geldi.

Kendi evimizde oturacak yer arıyoruz.

Daha ne diyebilirim ki!? ...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları