Ahmet Suat Özyazıcı'nın arkasından

2023.02.20 17:05 - Son Güncellenme: 2023.02.20 17:06
A

Bizim gazetenin bulunduğu Fomara'daki Duraner İş Hanının giriş katındaydı Bursaspor'un kulüp binası 1988 yılında.

Bizim gazete de onun hemen üstünde.

Spor haberlerinin tam göbeğindeydik yani.

O zamanların medyası da, bugünün medyasının sanki kopyası gibiydi.

' Varsa futbol, yoksa futbol' formatında yayın yapılırdı.

Bursaspor idmanlarını takip eder, haberini yazar, başkan ya da hoca bir şeyler söylemiş ya da demeç alınabilmişse daktiloda 'çata pata' yazarak, sekretere teslim ederdik çizeceği sayfanın manşetine çeksin diye.

Kulüple gazete binası altlı üstlü olunca; haberin kaynağında kaymağını yer; bu avantaj tepe tepe kullanılırdı.

Aslında kimsenin bir şey söylediği filan yoktu; mesleki içgüdümüzle  kulübün içine kamp kurar; oyuncu trafiğine dikkat kesilirdik.

Binanın alternatif giriş çıkışı olmadığı içinde; kim geliyorsa önce bizi selamlayıp (!), oradan yönetim odasına geçiş yapardı.

Kovamazlardı da!. O günün patronu Bursaspor'a çok yakın birisiydi çünkü!

Yani yukarı tükürseler bıyık, aşağı tükürseler sakal!

O zaman da ricaların 'bini bir para' artık.

'İmza atmadan yazmayın arkadaşlar, diğer gazetelere ayıp olmasın'

 Anlayacağınız transfer mevsimlerinde kızılca kıyametlerin koptuğu bir yer olurdu Duraner İş Hanı.

Başkan kızar, müdür kızar, yönetici kızar; biz ise bildiğimizi okurduk.

Yazıma yılını da vererek başladım dikkat ettiyseniz  1988 diye.

1988-1989 sezonu transfer görüşmelerinin ilk günleri.

Başkan rahmetli İbrahim Yazıcı, şube sorumlusu rahmetli İsmail Bavlı, as başkan Allah uzun ömürler versin Prof. Dr Ayhan Özdemir; yönetici tarafında da Hasan Başparmak ile Alaattin Yazıcı.

Görüldüğü üzere ağırlık Karadeniz kökenli, Nurlar içinde yatsın İsmail Bavlı 'tek dişi kalmış canavar' gibi sanki!

Yeni sezonun önce teknik direktörünü belirleyecek yönetim kurulu.

Görevi de İsmail Bavlı'ya vermişler. Onun ilk tercihi de askerlik arkadaşı Ahmet Suat Özyazıcı olmuştu.

Telefonla konuşurken yakalanınca 'Bir gün bekle de işi bitsin, sonra yazarsın' demişti hiç unutmuyorum.

O zamanlar yerli oyuncunun, yerli antrenörün menaceri filan yok;  pazarlıklar yönetimlerle yapılırdı.

İstediğin fiyatı çek, yok öyle şey; ipler tamamen kulüplerin elinde.

Ahmet Suat Özyazıcı ile anlaşılmıştı bir günlük pazarlığın sonunda.

Üç büyüklerin saltanatını kökünden sarsarak yerle bir eden o antrenör sonunda Bursaspor'a gelecekti.

Efsane kadrosuyla 4 Türkiye Şampiyonluğu, 3 Türkiye Kupası, 5 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanmış, Brezilyalı Ahmet Suat'ın bizi tercih etmesine öyle sevinmiştim ki anlatamam.

İsmail ağabeyi, başkan Yazıcı'yı, Ayhan hocayı tekrar tekrar tebrik ettiğimi anımsıyorum o tarifsiz mutluluk içinde.

Nereden nereye?

1988'in bir yaz gününde bedenimi sarıp sarmalayan Ahmet Suat Özyazıcı coşkusunun;  ülkemin tarifsiz acılarla sarsıldığı en karanlık Şubatı olan 2023'ün ikinci ayının 18'in de aramızdan ayrılışıyla hüzne dönüşü; beni alıp yıllar öncesine, transfer günlerine kadar götürüverdi.

İçim burkuldu, nefesim daraldı;

Kısa süreli dostluğuma güzel anılar sığdırmıştım Ahmet Suat hocamla.

'Tatlı dillim, güler yüzlüm' şarkısının formatında bal, kaymak bir insandı.

'Siz soracak, ben söyleyeceğim. İçinizde kalmasın' diyerek karşılardı tesisin kapısından giren gazetecileri.

Vakıfköy'ün soyunma odasının duvarlarına asılı formaları da oyuncularına göstererek; 'dakikaları ben değil, siz kendiniz çok çalışarak alacaksınız.  Kimseye ayırım yok, torpil yok, hak eden oynar' diyerek hakkaniyetli bir antrenör olmaya çalışacağını anlatmaya çalışırdı.

Bursa'da çok dostu, hemşehrisi, seveni vardı.

An itibariyle Suriyelilerin istilasında kendi kimliğini yitirmiş Çarşamba'da elektrik işleri yapan Trabzonlu esnaf bir arkadaşı vardı.

Boş zamanlarındaki ikinci mekanı gibiydi o dükkan.

Kulübe gitmezse, oraya takılırdı. Bir kaç kez denk gelmiştim.

Ne var ki o bilgili, o babacan, o 'şampiyonlar şampiyonu' apoletiyle herkese fark atmış Özyazıcı Bursa'da, Bursaspor'da bir türlü başarılı olamadı.

Bazı oyuncularıyla elektriği tutmadığı gibi, yönetim içinde istemeyenler de alttan alta kazanı kaynatmaya başladılar.

Skor gelmedikçe, muhaliflerin çatlak sesleri iyice büyümeye başlamıştı.

Sonunda Bursa'da oynanılan ve 6-0 kaybedilen Trabzonspor maçı bardağı taşıran son damla oldu.

Şampiyonluklarla taçlandığı eski takımı; gurbette çalıştırdığı ilk takım olan Bursaspor'a tarihi bir hezimet tattırmıştı o maçta.

Kulübeden başını bile çıkaramadı o gün.

Maçın sonunda stadın tam karşısında  Arap Parkı içinde yer alan evine yürüyerek dönerken yuhalanmakla kalmamış, taş yağmuruna tutulmuştu.

Gazeteci olarak değil, bir insan olarak çok üzülmüştüm o manzaraya.

Daha düne kadar kazandığı kupalarla birlikte omuzlarda yürüyemeye alışmış bir futbol efsanesinin, başarısızlıklara tahammülü olmayan yeni mekanına unutamayacağı görüntüler ve göz yaşlarıyla veda etmesi futbolun doğal bir sonucu olsa da; davranış biçimi çok yanlıştı, yakışmamıştı.

Beklemeden istifayı basıp Trabzon'a döndü.

İyi bir teknik direktör olmasa; o kadar kupa ile başarıları kesinlikle kazanamazdı.

Biz mi değerini anlayamadık, yoksa o mu bize bir beden küçük geldi hala çözebilmiş değilim.

Ahmet Suat Özyazıcı Trabzonspor efsanesinin yaratıcısı olarak hemşerilerinin gönlünde ve yüreğinde sonsuza kadar yaşamaya devam edecektir.

Kasketin sembolün, yüzünden eksilmeyen gülücükler kendini ifade şeklindi.

Mekanın cennet olsun sevgili hocam.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları