Rant için Uludağ ve dağcılık bitiriliyor mu? (ÖZEL HABER)

Rant için Uludağ ve dağcılık bitiriliyor mu? (ÖZEL HABER)

2019 yılının aralık ayında İstanbul'dan Uludağ'a zirve tırmanışı için gelen iki kişi dağda kaybolmuş ve 17 gün sonra cesetleri bulunmuştu. Bu olayın ardından Bursa Valiliği tarafından Uludağ'da dağcılık faaliyetlerine izin sınırlaması getirildi. Çok uzun yıllardır dağcılık yapan ve Bursa Dağcılık ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü (BUDAK) üyesi olan Korkut Güven, Bursada Bugün'e konuştu. Güven, rant amacıyla Oteller Bölgesi korunurken, dağcılık sporunun ve Uludağ'ın bitirildiğini söyledi.

2022.07.21 08:55 - Son Güncellenme: 2022.07.21 10:18 - Bursa Bölge - HABER MERKEZİ
A
Rant için Uludağ ve dağcılık bitiriliyor mu? (ÖZEL HABER)
06:18 Rant için Uludağ ve dağcılık bitiriliyor mu? (ÖZEL HABER)

İLGİLİ VİDEO

Rant için Uludağ ve dağcılık bitiriliyor mu? (ÖZEL HABER)

FADİME NİSA SAYAR / BURSADA BUGÜN

2019 yılında Uludağ'da iki kişinin soğuktan donarak hayatını kaybetmesinin ardından dağcılık faaliyetlerine izin sınırlaması getirildi. Bursa Valiliği tarafından başlatılan uygulama gereğince dağcıların, faaliyetlerini 8-10 gün önceden Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne bildirmesi ve izin alması gerekiyor. Ancak izin sürecinin uzunluğu ve çoğu zaman faaliyet izni verilmemesi sporcuları olumsuz etkiliyor.

32 yıldır dağcılık sporuyla ilgilenen Korkut Güven, dağcılık faaliyetlerine yönelik söz konusu sınırlama hakkında Bursada Bugün'e konuştu.

"TÜRKİYE'DEN VE DÜNYADAN GELEN DAĞCILAR ULUDAĞ'DAN YARARLANAMIYOR"

Uzun süreçleri gerektiren izin prosedürünün yalnızca Bursa'daki dağcıları değil, yurtiçi ve yurtdışından gelebilecek olan sporcuları da olumsuz etkilediğini ifade eden Korkut Güven, tepkiler karşısında gerekli adımların atılmadığını ve uygulamanın sürdürüldüğünü söyledi.

Güven şöyle konuştu;

"Dağcılık evrensel bir spordur. Söz konusu yasaklar da sadece Bursa'daki dağcıların ya da kulüplerin sorunu değildir. Türkiye'deki tüm dağcıların ve hatta yurtdışından gelebilecek dağcıların Uludağ'dan yararlanmasının önünü kesen bir uygulama söz konusudur. Bu izin prosedürü özellikle Bursa dışından ya da yurtdışından gelmek isteyen dağcılar için çok daha önceden izin alınmasını gerektirmektedir ki bu durum bu sporun yapılabilirliğini olanaksız hale getirmektedir. Dolayısıyla bu yasaklar dağcılık sporunun gelişiminin önüne konan bir engele dönüşmüştür. Özellikle Bursalı dağcılar gerektiği gibi Uludağ'dan yararlanamadıkları için Bursa'da dağcılık gerileme dönemi içerisine girmiş durumdadır.

Tepkilerimiz hiç karşılık bulmamaktadır. Çünkü bu ülkede itirazların dikkate alındığı herhangi bir kurumsal yapı yoktur ne yazık ki. Düşünün, sivil kıyafetiyle görev başında olmadığı halde dağda önümü kesen bir jandarma, iznim olsa dahi kaybolabilirim, yangın çıkarabilirim gibi gerekçeler ileri sürerek gideceğim yere patikadan değil ancak asfalt olan araç yolundan gidebileceğimi söyleyebilmiştir."

"İZİN PROTOKOLÜNÜN ÖNÜNÜ TÜRKİYE DAĞCILIK FEDERASYONU AÇTI"

Türkiye Dağcılık Federasyonu'nun (TDF) da konunun çözüme kavuşması için herhangi bir çalışma yürütmediğini belirten Korkut Güven, izin sınırlamasının getirilmesine de TDF'nin öncülük ettiğini ifade etti.

TDF'nin mevcut soruna ve dağcıların taleplerini dikkate almadığını vurgulayan Güven, "Dağcılık Federasyonu da bugün Türkiye'de yönetimde olan anlayışla uyumlu bir yapıya sahip. Zaten bu izin prosedürlerinin yaşama geçirilmesinin yolunu açanlarda kendileridir. Yalnızca Uludağ'a değil, tüm dağlara dağcıların izinle gitmesinin önünü açan protokolü hazırlayan bizzat Türkiye Dağcılık Federasyonu olmuştur. Sonuç olarak Türkiye Dağcılık Federasyonu bu yapısıyla bizim seslerimize kulak verecek durumda değildir ne yazık ki" diye konuştu.

"DAĞDA KAR OLDUĞU GEREKÇESİYLE İZİN VERİLMEDİ"

İzin sürecinde yaşanan sorunlara da değinen Korkut Güven, Bursa Dağcılık ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü (BUDAK) olarak yapılan faaliyet başvurularından birinin Uludağ'da kar olduğu gerekçesiyle reddedildiğini ise şöyle anlattı;

"On gün önceden bir faaliyet için yaptığımız izin başvurusuna gelen cevap şu oldu. Dağda kar var, izin verilmemiştir. Yani dağda kar olduğu gerekçesiyle izin talebimize onay çıkmadı. Dağcılık sporu kar üstünde, buz üstünde, kayalarda yapılan bir spor. Çığ riski de bütün dağlarda olabilir. Ancak dağcı çığ riskine karşı hem bilgilidir hem tedbirlidir. Havaya bakar, yağan kar miktarına bakar, yamacın eğimine bakar, kar tanelerinin şekline ve yoğunluğuna bakar. Hepsi çığ olasılığına karşı bir fikir verir. Yetmezse çığ testi yapar. Yani dağcının kendisini korumaya dönük araçları ve bilgisi vardır. Dolayısıyla dağda çığ riski var diye dağcıya bu sporu yasaklamak akıl dışı bir durumdur. Ayrıca Uludağ, en az çığ riski taşıyan bir dağdır. Sadece güney yüzünün bir bölümündeki uzun yamaçlar nedeniyle çığ riski olabilir. Ancak kuzey yamaçlarında böyle bir riski bugüne kadar ben görmedim."

"ENGELLEMELERİN NEDENİ ULUDAĞ'IN RANT GETİREN BİR ALAN OLMASI"

Mevcut uygulamanın, faaliyetlere sınırlama getirmekten çok dağcılığı tamamen yasaklamaya yönelik bir girişim olduğunu kaydeden Güven, Uludağ'ın ranta açık bir bölge olduğunu ve söz konusu yasakların da bu nedenle başlatıldığını söyledi.

Allıkaya Dağı'nda da benzer süreçlerin yaşandığını ve bölgede dağcılık sporunun artık yapılamadığını aktaran Korkut Güven, Uludağ'da da benzer bir durumun yaşanabileceğini ifade etti.

Korkut Güven şunları söyledi;

"Aslında onların zihinlerinde farklı bir şey olduğunu düşünür hale geldik. Bu yasakların arkasında artık farklı işlerin döndüğünü akla getiriyoruz. Uludağ yüksek rant getiren bir alan, sermayenin egemen olduğu bir alan ve bu şekilde Uludağ da bitiriliyor dağcılık da... Biliyorsunuz Türkiye'de ormanlarımızda, akarsularımızda yapılaşmalar nedeniyle yöre insanları artık itirazlarını çok yüksek sesle dile getiriyorlar. Ormanları kesilmesin, dereleri kurutulmasın istiyorlar. Devletin kolluk güçleriyle bu insanları sık sık karşı karşıya görüyoruz. Benzer durum Uludağ'da da belki yakında gündeme gelecek. Uludağ'a hemen paralel Allıkaya'da bunu yaşadık. O dağ artık rüzgar enerjisi sağlayan pervaneler ormanı oldu artık. Çünkü sermaye geldi ve o dağa egemen oldu. Orada artık bırakın dağcılık sporunu, hayvancılık da bitirildi. Uludağ da yakında bu durumdan payını alacak gibi duruyor. Yasakçı bir zihniyet öylesine egemen ki Türkiye'de bunu kırmak çok zor. İşin kolayını bulmuşlar, yasaklayalım kurtulalım. Yasakları da öyle doğrudan değil, izin prosedürünün yorucu ve bıktırıcı süreçleri bezginliğe ve vaz geçmeye neden olmaktadır."

"ULUDAĞ, DAĞCILARDAN DEĞİL, DOĞAYA ZARAR VERENLERDEN KORUNMALI"

Uludağ'ın bitki örtüsüne ve doğal habitatına zarar veren etkenleri de anlatan Korkut Güven, bölgenin dağcılardan değil, otellerden ve bilinçsiz ziyaretçilerden korunması gerektiğini söyledi.

Güven şöyle konuştu;

"Uludağ Milli Parkını korudukları gerekçesini ileri sürmeleri ise hiç gerçekçi değil. Bir kere şu bilinmelidir ki hiçbir dağcı doğaya zarar vermez. Milli Parklar doğayı korumak istiyorsa, öncelikli olarak doğaya zarar veren eylemlere dönük olarak gereken önlemleri almalıdır. Yerde ateş yakanlar, ağaçlara zarar verenler, bitki örtüsü üzerinde off road yapanlar, kar motoru gezdirenler, piknik ateşi için ahşap pergoleleri kırıp yakanlar, etrafı çöplüğe çeviren piknikçiler, silah atış talimi yapanlar ve daha niceleri için gerekenler yapılmalıdır. Oteller, Çobankaya, Sarıalan bölgelerinde turistik kar motorlarının güzergahlarının altında kalan bitki örtüsü, özellikle ardıçlar acımasızca yok edilmektedir. Otellerden gelen dereden yıllardır lağım suyu akar. Yüzlerce yıllık patikalar, çeşmeler, ormanlık alanlar yok edilerek yeni yeni yollar açılır. Bütün bunlar ve daha niceleri dağcılara yasak üzerine yasak koyan Uludağ Milli Parkı'nda olmaktadır.

Sermayenin egemenliğindeki Uludağ, rant uğruna yıllardan beri giderek artan şiddette büyük tahribatlara uğrarken Uludağ'ın doğasını korumak gerekçesiyle dağcılara getirilen sınırlamalar bizleri dağdan uzak tutmak amacının dışında nasıl açıklanabilir."

"BUGÜNE KADAR ULUDAĞ'DA ÇIĞ OLAYI GÖRMEDİM"

22 yıldır dağcılık sporuyla ilgilenen Adem Gür de Uludağ'da yaz ve kış mevsimlerinde dağcılık faaliyetlerinin yoğun izin süreçleriyle sağlandığına dikkat çekerek, sporcuların zor durumda olduğunu ifade etti.

Dağcılık yapan sporcuların çevre hassasiyetinin yüksek olduğunu vurgulayan Adem Gür, orman yangınları konusunda da sporcuların üst düzey bilince sahip olduğunu belirtti.

Kış aylarında yapılacak faaliyetlere çığ gerekçesiyle izin verilmediğini de dile getiren Gür, "Jandarma dağın koşullarına göre izni belirliyor. Ama zirvede kamp atılmasına izin verilmiyor, aşağıdaki Çobankaya'da kamp atılmasına ve günübirlik geri dönülmesine izin veriliyor. Kışın zirveye çıkışlara izin verilmediğinde çığ tehlikesi de gerekçesi gösterilebiliyor. Ancak ben bugüne kadar Uludağ'da herhangi bir çığ olayının yaşandığını görmedim, duymadım. Yasaklarla bir yere varılacağını düşünmüyorum. Denizde insan boğuldu diye komple denizler yasaklanmıyor. Dünyanın hiçbir yerinde de böyle bir uygulama yok. Bu da elbette bireysel olarak izinsiz faaliyetlerine neden olabiliyor" dedi.

Diğer Bursa Haberleri - Bölge Haberleri için tıklayın


2022.07.21 08:55 - Son Güncellenme: 2022.07.21 10:18 - HABER MERKEZİ
A