Sanayiciler endüstriyel tarıma giriyor

Sanayiciler endüstriyel tarıma giriyor

Dünya pazarını yakından takip eden Bursalı sanayiciler, endüstriyel tarım için kolları sıvadı. Fantezi iplik üretiminde 36 ülkeye yaptığı ihracatla pazar lideri olan Fistaş'ın ortağı İlhan Sarı, organik gıda pazarına girmeye hazırlanıyor.

2011.10.10 11:05 - Son Güncellenme: 1970.01.01 02:00 - Ekonomi - HABER MERKEZİ
A
Sanayiciler endüstriyel tarıma giriyor

Demirtaş Sanayi Bölgesi'ndeki 4 ayrı fabrikasında ürettiği fantezi iplikleri 36 ülkeye satan ve yılda 40 milyon dolarlık ihracat yapan Fistaş'ın ortağı İlhan Sarı, Manisa'nın Köprübaşı ilçesinde 10 sene önce başladığı toprak alma işini artık organik zeytin üreten 3 bin dekarlık devasa bir bahçeye dönüştürdü. Avrupa'da 500 dekarlık alanda bir traktör çalıştırıldığını, bunun için aldığı 6 traktörü bahçede bırakmak kaydı ile damla sulama ile üretime başladığını anlatan İlhan Sarı, "Biz müteşebbis olarak
pazarın ne istediğini araştırmakla üretime başladık. Zeytinyağı tüketimi dünyada katlayarak artıyor. Zeytin ise Çin'de yetişmiyor, sadece Akdeniz havzası ülkelerinde bol güneşli yerlerde verimli oluyor. Organik pazar için Türkiye'de bol güneş gören, zirai ilaçlarla kirlenmemiş çok alan var. Şimdi bu alanlarda güneşten bozulmayan, özel ithal ettiğimiz borularla suladığımız ağaçlardan 2-3 yıl sonra tam randımanlı mahsul alacağız. Marmarabirlik ortalaması ağaç başına 24 kilo, Türkiye ortalaması 18 kilogram
olan zeytinde ağaç başına zeytini biz 50 kilo ile 75 kilo arasında alacağız. Manisa'da 17 dekarlık tarlaya bir traktör, bazı vilayetlerde 6 dekarlık alana bir traktör düşüyor. Üretici 5 dekarlık bahçesine köyden traktörle gidip geliyor. Traktör, tank kadar mazot yakar. 100 kilometreyi araba ile 5 litre yakarak gidersin, traktör ise 20-25 litre yakar. Bahçeye traktörle gitmek, şehirde tankla gezmeye benzer. Bir işi ölçeğine göre verimlilikle yapacaksın. 500 dekarda bir traktörle iş yapmak başka maliyet
getirir. 5 dekarda bir traktörle çalışmak başka. Biz zeytin ürününü seçerken bütün detayları düşündük. Zeytinin prinesinden elde edilen kalori linyit kömürünün iki katıdır. 1 kilo prinadan 2 kilowaat saat elektrik üretiliyor. 5 megawaatlık bir termik santral ile prineden elektrik üreteceğiz. Çekirdeğini kimya sanayi için ayrıca işleyeceğiz. Zeytin karasuyunu çıkartmayacağız. Özel oksijensiz bir ortamda sıkma yaparak, dünya ilaç sanayiinde kullanılan çok kıymetli bir maddeyi oleuropeini üreteceğiz.
Yaprakları da kıyıp sallama çay olarak insanların hizmetine sunacağız. 3 bin dekarlık sahanın etrafını 24 kilometrelik 2.5 metre yüksekliğinde tel örgü ile çevirdik. Ağaçlar büyüyünce altına fiğ denilen bitkiyi ekip, açık alanda büyükbaş hayvancılık yapacağız. Belki kilosu 3-4 dolara et satacağız. Biz bu alanı üstü açık fabrika gibi görüyoruz. Ar-Ge için laboratuvar kuruyoruz. Dünya organik sertifikası şirketinden her aşamada onay alıyoruz. Zeytin sineği ile ise yurt dışındaki bilim adamlarından satın
aldığımız bilgiyle, kekik kaynatıp çıkan suyu bire beş sulandırıp ağaçlara atarak mücadele ediyoruz. Hem suni ilaçlar 2 hafta etkili olurken, kekik suyu 4 hafta etkili oluyor. Hem de ağacın yaprakları güçleniyor. Tarlayı oluştururken düzleme çalışmalarında ortaya çıkan iki kamyon dolusu Likya dönemine ait taşları da müzeye teslim ettik. Üretim başlayınca bir tarlanın bir köşesine müze kuracağız. Türkiye zeytin ve zeytinyağı üretiminde İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus gibi ülkelerin arkasında 6.
sırada yer alıyor. Ancak böyle büyük tesisleri arttırırsak, topraklarımız çok geniş olduğu için birinci sıraya çıkarız. Organik ürün miktarımızı arttırırsak, Avrupa'da en çok biz tercih ediliriz. Verimli olursak da rakiplerimize göre istediğimiz fiyata malımızı hemen satarız. Ar-Ge içinde İtalya, İspanya'dan uzmanlar Manisa'daki bahçemize gelip çalışıyorlar. Daha nasıl geliştiririz diye ortak akıl üretmeye çalışıyoruz" dedi.
Tarım ihracatında her malda olduğu gibi müşterinin malı nasıl istediğinin önemli olduğuna işaret eden İlhan Sarı, "Biz Marmara Bölgesi'nin zeytinini sofralık olarak hiçbir ülkeye satamıyoruz. Sadece Almanya'da Türkler'in yediği kadar mal ihraç oluyor. Peki Çin'e nasıl zeytin satarız? Adam bir tadıyor, tuzlu bir şey tükürüyor. Bir Çinli bürokratla tesadüfen karşılaştık, Türkiye'den zeytin almak için uğraşan bir bürokrat. Bize dedi ki zeytinleri tek tek ambalajlayıp bize gönderin. Farklı bir tat olmalı,
biz zeytini kestane şekeri gibi tek tek ambalajlayıp Çin'e ihraç etmeyi hedefliyoruz" diye konuştu.
Türkiye'de kullanılan sıvı yağların üçte birinden fazlasının ithal edildiğini, birçok yerli yağ firmasının Ukrayna'dan getirdiği ayçiçeğini ambalajlayıp sattığını anlatan İlhan Sarı, ölçek ekonomisi ile verimli tarımla dünyanın önemli gıda ihracatçısı ülkeleri arasına girebileceğini belirtti. Sarı, "Öncelikle Türkiye'de toprakların bölünmesi engellenmeli, sonra birleştirecek olanlara imkan sağlayacak fırsatlar oluşturulmalıdır. Sanayici tarıma girerse verimli çalışır, dünya pazarını araştırıp güzel
üretim yapabilir. Karacabey'deki salça fabrikaları, dünya üreticisi bir firmanın el değmeden otomasyonla domatesi dikip, yetiştirip, toplayıp salça yaparak dünya fiyatını belirlemesi sebebiyle kapandı. Yerli salça üreticileri şimdi bu firma ile işbirliği yapmaya çalışıyorlar. Dünyada tarım artık büyük ölçekli oluyor. Kaliforniya'daki badem bahçelerinde el değmeden ürün toplanıyor, fabrikalarda ayıklanıp, sandıklanıp dünyaya satılıyor. Türkiye'de bademin yüzde 80'i, Arap ülkelerindeki bademin yüzde 100'ü
Amerikan malıdır. Amerika pamuk da üretiyor ama iplik yapmıyor. Türkiye'de tarımda büyük işletmeleri teşvik etmelidir" şeklinde konuştu.
Manisa'daki İlhan Sarı Organik Zeytin Çiftliği ile birlikte Bursa'da Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi'nde 3 işadamının daha endüstriyel tarım için toprak aldıkları, önümüzdeki günlerde büyük ölçekli üretimlere başlayacakları bildirildi. 

Diğer Ekonomi Haberleri için tıklayın


2011.10.10 11:05 - Son Güncellenme: 1970.01.01 02:00 - HABER MERKEZİ
A