Son aylarda...

Ülkeler, futbola kaldığı yerden devam edebilmek için birçok önlem alıyor.

Almanya, Bundesliga 1. ve 2. Ligi'ni cumartesi günü başlattı.

Türkiye ise, ligleri; 12-19 Haziran'da başlatabilmek için gerekli önlemleri almaya devam ediyor.

Bakıyoruz;

Almanya'da, toplar siliniyor, soyunma odaları, tüneller, yedek kulübeleri dezenfekte ediliyor...

Yedekler, masörler, malzemeciler, 4. hakem,  görevliler "maske" takıyor...

Gol sevinçleri, dirsek temasıyla, sosyal mesafeli danslarla yapılıyor...

Hijyenik uygulamalar zirveye ulaşmış durumda...

Her şey, herkes steril!..

Peki;

-Sizce, futbol ne kadar temiz kaldı acaba?

Dünyada milyonları peşinden sürükleyen futbol; son yıllarda endüstrileştikten sonra nasıl bir hal aldı?

Malum;

Futbolcuların kazançları her geçen yıl daha de arttı.

Bol sıfırlı kontratlar, herkesi büyüledi.

"ALT OYMA" VE TANIDIK BÜYÜK ABİLER...

Hal böyle olunca;

-Bazı oyuncu menajerleri, futbolcuların sözleşmesini daha da yükseltebilmek için değişik taktikler(!) uygulamaya başladı!

-İşsiz teknik adamlar, görevdeki meslektaşlarının altını oymak için kulis faaliyetlerini arttırdı. Tıpkı vahşi doğa kanunları gibi; "yaşamak için öldür!"...

-Tecrübe ve liyakat yerine; hatırı sayılır büyüklerin "hamilî kart yakınımdır" kartvizitleri ve açtıkları telefonlar, kulüplerin teknik adam tercihlerinde ağırlıklı olarak boy göstermeye başladı.

MENAJERE "DİYET ÖDEMEK"

-Bazı teknik direktörler, kendisine bir kulüpte iş bulan oyuncu menajerlerinden futbolcu transfer etmek durumunda kaldı, diyet ödeme(!) misali!..

-Hatta, birçok ülkede, kulüp yöneticilerinin, oyuncu getiren menajerlere yüksek yüzdeli komisyon verdiği ve sonradan oyuncu menajeriyle bu parayı paylaştığı iddiaları ayyuka çıktı!.. Gözümüzle görmesek de, bu iddiaları Sağır Sultan bile duydu!

-İddia demişken; yasadışı ve resmi bahis oyunları nedeniyle, maçların sonuçları, daha bir önem kazanır hale geldi. Ardından da bazı ülkelerden birçok manipülatif iddialar ortaya atıldı. "Tüfek icad oldu, mertlik bozuldu" misali...

TRİBÜNLERE OYNAMAK VARKEN...

-Altyapıdan oyuncu yetiştirmek yerine, milyon Euro'luk transferler yapmayı tercih eden kulüp yönetimleri, tribünlere oynamak(!) için, olmayan paraları bol bulamaç harcamaktan kaçınmadılar!

Böylece, kulüplerin borçları katlanarak artmaya devam etti!

Zira, sabit gelirinden çok daha fazlasını transfere harcamaktan kaçınmayan birçok kulüp, göz göre göre borç batağına saplandı!

SONRA GELSİN İFLASLAR!

Bazı kulüpler, kapanmaktan son anda kurtulurken, eskiden Süper Lig'de oynayan, hatta Avrupa kupalarına bile katılmış bazı kulüpler de "iflas bayrağını çekip" kapılarına kilit vurmak zorunda kaldılar ve sonuçta ne yazık ki "tarih oldular"!..

MASUMİYET GİDİNCE...

Aslında bu tür maddeleri daha da çoğaltmak mümkün!..

Fakat, şimdilik bu kadar yeter...

Aslında, ne yazık ki;

22 oyuncunun bir meşin yuvarlağın peşinden koştuğu bu güzel oyunun, masumiyeti bozuldu!

1960, 1970 ve son olarak 1980'lerde görülen büyük oranda idealist ve "temiz futbol", son dönemde, futbol ekonomisinin, aşırı hormonlu(!) bir şekilde büyümesi üzerine;

"Biz büyüdük ve kirlendi dünya" şarkısında olduğu gibi bir hale büründü!

Anlayan anladı zaten!..

Daha ne diyeyim ki?!