Serkan Yetişmişoğlu

Serkan Yetişmişoğlu

serkanyetismisoglu@bursadabugun.com

Son Dans: Michael Jordan

2020.05.19 09:26 - Son Güncellenme: 2020.05.19 09:28
A

En son NBA ile ilgili kaç yıl önce bir yazı yazdığımı hatırlamıyorum.

Zira, 1987'den beri, aralarında Ahmet Kurt'un Basket Dergisi ile Fast-Break Dergisi ve merhum İsmet Badem'in Fanatik Basket Gazetesi de dahil olmak üzere kendi çalıştığım gazetelerde yıllarca basketbol yazdım.

Ama bu yazım; NBA değil, bir efsanenin, tarihi başarılara imza atarken, ne gibi özellikleri bünyesinde barındırdığı ve yeni nesillere nasıl örnek olduğuyla ilgili olacak.

POTANIN 1 NUMARASI BELLİ

Jordan, bence NBA'in gelmiş geçmiş en büyük basketbolcudur.

Şimdiki bazı gençler;

"Kobe Bryant ve LeBron James de çok büyük" diyebilirler.

Ama, o günleri takip etmiş bir basketbolsever olarak, MJ'nin "tüm zamanların en iyi basketbolcusu" olduğundan eminim.

Benimle birlikte, birçok otorite de Michael Jordan'ın 1 numara olduğunu kabul ediyorlar.

"LAST DANCE"DA NELER GÖRDÜM

10 bölümlük "Last Dance" Belgeseli'ni izleyince, 1963 doğumlu Jordan'ın şu özelliklerini bir kez daha gördüm: 

Çalışmak. Çok çalışmak...

Hırs...

Liderlik...

İnanç...

Karakter...

Ve en önemlisi de;

Rakibe saygı...

***

Gerçekten de;

Gençlerin idolüydü MJ...

Benim de gençlik kahramanlarımdan olan Air Jordan'ın merakla beklediğim belgeselini büyük bir heyecanla bekliyordum.

Fırsat bulur bulmaz da 3 günde bitirdim.

Belgesinden son 2 bölümü de platformda dün yayınlandı. İkisini de bir solukta izledim.

MODERN BASKETBOLUN İKONU...

Zira; O, modern basketbolun en büyüğüydü.

Almadığı ödül (MVP) /kupa ve kırmadığı rekor kalmamıştı.

O'nun adı artık "Majesteleri" idi.

Bundan 29 sene ilk şampiyonluğunu yaşamıştı Jordan...

Yıl 1991...

Chicago Bulls, iyi bir kadro yakalamıştı.

Takımın kimyası da tutmuştu.

Jordan, kariyerinde ilk NBA finalindeydi...

Magic Johnson'lı LA Lakers'ı 4-1'lik seriyle yenen Chicago Bulls'ta; Jordan, ilk şampiyonluğuna ulaştığında, "Bu kupa için 7 sene bekledim" diyor ve kupaya sarılarak, mutluluk gözyaşları döküyordu.

Bu tablo, beni bir kez daha etkiledi.

Hatta, koridorda gördüğü rakibi ve de dostu Magic'e sarılması çok anlamlıydı.

Bu iki efsane;

Bir yıl sonra Barcelona'da 1992 Olimpiyatları'nda ilk Dream Team (Rüya Takım) ile altın madalya kazanacaktı.

2.ŞAMPİYONLUK YÜZÜĞÜ GELDİ

1992 final serisinde; Clyde Drexler'li Portland önünde Majesteleri, müthiş rekorlara imza atarak, 4-2'lik seriyle 2. şampiyonluk yüzüğünü de parmağına takıyordu.

***

1993'te; Charles Barkley'in takımı Phoenix Suns'ı finalde 4-2'lik müthiş seriyle geçip, deplasmanda, futbol deyimiyle "hat-trick" yapmıştı Jordan ve arkadaşları..

BABASINI KAYBEDİNCE POTALARA VEDA ETTİ

Ancak o yaz (13 Ağustos 1993) babası cinayete kurban gidince, Jordan, sürpriz bir şekilde basketbolu bıraktığını açıkladı.

...Ve gidip Chicago White Sox takımında beyzbola başladı.

Ancak, potalardan uzak kalışı 1,5 yıl sürmüştü.

Michael, Mart 1995'te "geri döndüm" yazan o meşhur faksı çekmişti kulübüne...

Zira, 21 ay sonra, bu kez 23 numara yerine, 45 numarayı seçmişti Bulls'ta...

Jordan, bu tercihi için, "okulda giydiğim ilk numara 45'ti" diyordu.

ASLA PES ETMİYORDU

Play-off'larda ise:

Orlando'da kötü oynadığı bir maçtan sonra kendini iyi hissetmek için yeniden 23 numaraya döndü.

Chicago Bulls, evinde United Center'da Orlando Magic'e elenmişti.

Tam hazır olmadan parkelere dönünce, bekleneni verememişti Jordan...

Ama MJ'nin asla pes etmeyen bir kişiliği vardı.

***

1996 finalinde; Gary Payton'lı Seattle Supersonics önünde, 33 yaşındaki Michael, seri öncesi, rakip takımın Antrenörü Georgr Karl ile karşılaştığı restoranda, selamını almayan ve kendisiyle konuşmayan eski dostuna (Koç Karl'a) kafayı takmıştı.

Arkadaşlarının dediği gibi "kendini gaza getirecek bir motivasyon unsuru buluyordu!"

BABALAR GÜNÜ'NDE KUPAYI BABASINA ADADI

Haziran 1996'da, "Babalar Günü"ne denk gelen Seattle serisinin 6. maçında 4-2'lik skorla; son 6 maçta 4. kez şampiyon olan Michael, babası öldükten sonra kazandığı ilk şampiyonluk için, "babam için kazandım" diyordu.

Soyunma odasında, dakikalarca yere kapanması da unutulmaz anlar arasına girmişti.

BİRİNE KAFAYI TAKIP MOTİVE OLUYORDU

Hırslı kişiliğiyle; he maçta kendisine özgü bir hikaye ve motivasyon kaynağı buluyordu.

Bazen, rakibin en spektaküler oyuncusuna meydan okuyordu. Maçlarda hem takımın en skorer ismi olmaya, hem de kafayı taktığı rakibini savunup, onu bitirmeye çalışıyordu.

MVP "POSTACI"YA KAPIYI SADECE 2 KEZ ÇALDIRDI!

1997'de yine finaldeydiler.

Bulls'un rakibi bu kez, NBA'de ilk kez finale yükselen Utah Jazz'dı.

"Postacı" lakaplı Karl Malone, final öncesi; 34 yaşındayken 1997'de sezonun MVP'si seçilmişti. Kendisini asistleriyle çok iyi besleyen point-guard John Stockton ile "çay ile şeker" gibi NBA'in müthiş ikililerinden olmuşlardı.

Stockton, 1997'de 35 yaşındaydı ve de Malone ile birlikte hiç şampiyonluk yüzüğü yoktu.

Jordan da, MVP ödülünü alan pivot Malone'dan daha büyük olduğunu kanıtlamak için yeni bir motivasyon kaynağı bulmuştu.

GECE PİZZASIYLA ZEHİRLENSE DE...

Jordan, Utah'ta 5. maçın gecesinde; otele dışarıdan sipariş ettiği şüpheli(!) pizzadan zehirlenmişti! Ama o oynamak istiyordu. Maçın başında halsiz olsa da, sonradan açılmış ve 44 dakikaya 38 sayı sığdırıp, maçı takımına kazandırmıştı. Chicago, deplasmanda, seride 3-2 öne geçmişti.

Nasıl bir "lider" olduğunu bir kez daha göstermişti.

Chicago'daki 6.maçı da Jordan'ın liderliğinde kazanan Boğalar, 4-2'lik seriyle 5. defa şampiyonluk kupasını kucaklıyordu.

EFSANE, İLK SÖZÜNÜ TUTMUŞTU

1997-98 sezonu başlarken...

Chicago Bulls, 1991-1997 yılları arasında 7 sezonda; 5. şampiyonluğunu kazanmıştı.

1984'te North Carolina Üniversitesi'nden draft edilen Jordan, o zaman NBA'e geldiğinde, "Giderken arkamda şampiyon bir Bulls bırakacağım" demişti.

Nitekim, 14 yıl sonra tam da dediği gibi oldu.

O artık bir efsaneydi!

"BELKİ DE 'SON DANS' OLACAK"

Koç Phill Jackson, 5 şampiyonluğun ardından 1997-98 sezonu başlarken, soyunma odasında yaptığı konuşmada, "Bu sezon, belki de bu kadroyla son kez oynayacağız. Bir anlamda 'Son Dans' zamanı. Hadi bu yıl çıkıp 6. şampiyonluk kupamızı kazanalım" diye konuşmuştu.

"Air" Jordan da 6'lıyı tutturmaya kararlıydı!

Nitekim, Utah'taki 6. maçta; Jordan'ın 45 sayısıyla son anda da olsa, 4-2 ile zafere ulaşan Bulls, 6.kupayı da kaldırmıştı.

"BİZ BIRAKMADAN KİMSE KUPAYI ALAMAZ"

NBA Finalleri'nin MVP'si tabii ki Michael Jordan'dı.

MJ, soyunma odasında, "Maç öncesi, 'birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için' demiştim. Zaten biz bırakmadıkça, bu kupayı kimse alamaz" diyordu.

**

NBA'de o bir idol olmuştu artık...

Saha dışında çok muzip, neşeli ve anı yaşayan bir liderdi.

Ama, sahaya çıktığında, kimseyi tanımazdı! Bunu da çok özel anlardaki diyaloglarından anlıyoruz.

Ele avuca sığmaz sağlam bir karakter olduğunu bu belgeselde bir kez daha apaçık gördük.

Birkaç rakibi dışında, NBA'deki büyün oyunculardan da büyük saygı duyuyordu.

Zira, 6 kupayla, "yapılamayanı yapıp" tarihe geçmişlerdi.

"KAL" DESELERDİ, KALIR VE 7.KUPA İÇİN SAVAŞIRDIM!

35 yaşında 6 şampiyonluk yüzüğüne sahip olan Jordan, "1998'de Genel Menajer Krause, sezonun başında Phil'in; galibiyet serisi 82-0 gitse de, asla koç olamayacağını söylemişti. Phil bu sezonun son dans olduğunu söylediğinde, evet bu son danstı. Ama bana bir yıl daha 'kal' deselerdi, kalırdım ve 7. şampiyonluk için savaşırdım. Bütün takım; 7. kupa için 1'er yıllık imza atardı. Ama, 8 yılda 6 kupayla zirvede bıraktım. Zirvede bırakmak beni kızdırıyordu! 7. kez kupayı almayı deneyememe düşüncesini kabul edemiyordum" diyordu belgeselin finalinde...

Gerçi;

35 yaşında basketbolu 2. kez bırakan Majesterleri, 2001-2003 arasında, yani 38-40 yaşlarında, 2. defa potalara dönüp, Washington Wizards'ta 2 sezon daha oynadı. Ancak play-off bile göremedi.

"BENİM TEK PİŞMANLIĞIM..."

Sonradan, Jordan, bir arkadaşına, "Kariyerim boyunca pişman olduğum tek şey, başka bir takımın (Wizards) formasını giymekti" demişti.

Belgeselde, Bulls'un; Scottie Pippen, "Solucan" Dennis Rodman, Steve Kerr gibi efsanelerinin de kısa hayat hikayelerinin verilmesi de esere derinlik katmış.

GENÇLER İÇİN MÜTHİŞ ÖRNEK...

Sonuçta;

Bu 10 saatlik gerçek öyküde, takımdaşlığın, yapılmayanı yapma yolunda kenetlenmenin, ortak hedefe birlikte konsantre olmanın, pes etmemenin, son düdüğe kadar savaşmanın ne demek olduğunu bir kez daha tüm detaylarıyla gördük.

Yetenekli oyuncuların; hangi zorlukları, ne şekilde aşarak "efsane" olduklarını çok daha iyi anladık.

Bu belgesel, gençlerin, yaşanmışlıklardan ders alabilmesi adına da, müthiş bir örnek olmuş.

Israrla ve hararetle tavsiye ederim.

JORDAN'A DUBLAJ YAPAN ÜNLÜ SPİKER...

Jordan'ı; belgeselde, ülkemizin ünlü basketbol spikeri Murat Murathanoğlu seslendiriyordu.

90'lı yıllardan bu yana dostum olan ve birçok yurt dışı deplasmanına beraber gittiğim Murat Abi, seslendirme sanatçısı olmasa da, o kendine özgü Amerikan aksanıyla Jordan'ı çok güzel seslendirmiş.

20'Lİ YAŞLARIMA DÖNDÜM

Bu güzel belgesel, beni 90'lı yıllara, 20'li yaşlarıma; yani basketbol muhabirliği ve 1996'dan itibaren de Olay TV'de Pota Altı programını yaptığım gazetecilik günlerime götürmüştü.

O günlere döndüm.

Perde arkası olayları, ilk defa böylesine detaylı şekilde ve kahramanların ağzından öğrendim.

Büyük emek verilen belgeselde, kulüp, NBA ve medya video arşivine, ince detaylara hayran kaldım.

Gerçekten, kurgusuyla, hikayesiyle, temposuyla, geniş konuk portföyüyle, temposuyla, kısacası her yönüyle çok beğendim belgeseli...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları