Bugün mevzuya kafadan gireceğim.
Hiç peşrev yapmadan...
Bu hafta pazar günü Ankara'da top sizde futbolcu kardeşlerim...
Ama, şuna da dikkat edelim, sahada oynarken de, bu top; "yakan top" haline dönüşmesin!
El de yakmasın...
Yürek de!..

PSİKOLOJİYİ DÜZELTELİM
Eskişehir maçının sonucu, koskoca şehrin üstünde resmen "soğuk duş" etkisi yaptı!
Bu yenilgiden sonra, şimdi hemen rehabilite olup, psikolojiyi düzeltme vakti...
Yeniden kenetlenip, ayağa kalkma vakti.
"Şampiyon arma" gibi oynama vakti...
Bunları, laf olsun, torba dolsun diye söylemiyorum.
Çünkü, "büyük takımlar" böyle travmaların ardından çabuk toparlanıp, olumlu reaksiyon verir!
Bir anlamda; "İşte bakın, ben buradayım ve dimdik ayaktayım. Öyle, sürpriz bir yenilgiyle yıkılmam. Aksine bu durum, beni daha da kamçılar" diye haykırır.
Bu haykırışı da, sahada sergilediği futbolla ve aldığı güzel sonuçlarla, somut bir şekilde, ete kemiğe büründürür!

BENCE SON UYARI!
Eskişehir hüsranına "kaza" da deniyor, "nazarlık" da...
Hepsine katılmakla birlikte, ben bu beklenmedik sonucu, kalan 14 maç öncesi, "son uyarı" olarak değerlendiriyorum.
Hem de en sarsıcı cinsinden...
Neticede;
Bu yenilgiyi telafi etmek mümkün.
Çünkü ortada daha 42 puan var.

YENİKENT'TE YENİ SERİ ZAMANI
Şu bir gerçek ki;
Bursaspor için Yenikent'te yeni bir seriye başlama zamanı...
Sıradaki 3 maç şöyle:
Osmanlı (D)
A.Demir (İ)
Erzurum (D).
Bu üçlü seriye, maç maç bakmaktan başka çare yok.
Çünkü, hepsinin oyun stratejisi ve kadro planlaması farklı olacak.

OSMANLI NE YAPACAK?
Aslında işe şuradan bakmakta da fayda var:
Osmanlıspor, averajla, Boluspor'un altında kaldı ve  düşme hattına indi.
Yani;
Ateş bacayı sardı!
Korku, dağları bekler hale geldi!
Başkent'te, pazar günü şiddetle kazanma hissiyatıyla sahaya çıkacak olan takım Osmanlı...
O yüzden, yüksek ihtimaldir ki; Timsah'a oranla, daha telaşlı oynayacak olan da Ankara ekibi...

PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜK...
Yani;
"Psikolojik üstünlük" de Timsah'ta olacak.
Onun için; öncelikle, son düdüğe dek soğukkanlı olmak gerek.
Geçtiğimiz haftalardaki gibi saçma ve acemice kartlar görmemek de çok önemli!
Zira, her hafta 2'şer cezalı oyuncu ile maça çıkmanın zararı, yarın öbür gün daha da artar!..
Senin elinde;
Seleznov, Traore, Serdar Özkan, Özer Hurmacı, Anıl Karaer, Selçuk Şahin, Shehu, Tayfur Bingöl, Kerem Can Akyüz, Burak Altıparmak, Recep Aydın ve Aykut Akgün gibi tecrübeli kramponlar ile,
Burak Kapacak, Kubilay Kanatsızkuş, Emirhan Aydoğan, Sedat Dursun, Ali Akman, Diarra, İsmail Çokçalış gibi genç ve kumaşı iyi isimler varsa, bu kadrodan, potansiyelli bir "karışım" yapmaktan başka çare yok.

DENGE İÇİN SON RÖTUŞLAR
İbrahim Hoca, savunmada ve hücumda dengeli bir kadro için  son rötuşları atmak durumunda...
Şablon artık oturmalı.
Mecbur kalmadıkça taşlarla çok fazla oynanmamalı.
Ki, Hoca, o konuda önemli bir mesafe kaydetti.
Futbolcular, görev tanımlarını özümseyip, taktik varyasyonları, sahada artık ezbere uygulamalı ve üretkenliği arttırmalı...
İsabetli orta, final pası ve yüksek yüzdeli son vuruş gibi hayatî aksiyonlarda iyi verim alabilmeli...

YENİLERİN UYUM SÜRECİ
Tabii ki;
Sezon ortasında, 4 yeni transferi, 2-3 haftada tam anlamıyla takıma monte etmek öyle kolay iş değil!..
Ancak, yeni gelen Serdar, Traore, Tayfur ve Kerem Can'ın tecrübelerine baktığımızda, ligin boyunun kısalmaya başladığı bu dönemde, uyum sürecinin çok da uzun sürmeyeceğini düşünüyorum.
İbrahim Üzülmez'in, takımın hücum organizasyonlarını geliştirmenin ve çeşitlendirmenin yanı sıra şu konuya da ağırlık vermesi önemli!

TOPA SERT OLMAK!
-Nedir o konu?
Hocanın; ekibi, rakibi ısıran ve "topa sert" bir kadro yapısına büründürmesinin de, armanın büyüklüğüyle birlikte, "agresif futbol anlayışı" anlamında da, rakiplere korku salması açısından önemli olduğu kanaatindeyim.
Onun için; bu ligde rakibi hem gıdıklayacaksın, hem de "tatlı sert" bir şekilde ısıracaksın!
Zira, artık rakibi ısırmayana mama yok!..