Serkan Yetişmişoğlu

Serkan Yetişmişoğlu

serkanyetismisoglu@bursadabugun.com

Empati!..

2020.02.11 08:23 - Son Güncellenme: 2020.02.11 08:25
A

Hani, ara transferde alınan kaleci Emrullah Şalk, imza töreninde demişti ya;
"Bu dava; şampiyonluk davası değil, Bursaspor'un geleceğini kurtarma davasıdır" diye...
Gerçekten de aynen öyle...
Son 13 maçın hepsi final...
Hem de 57 yıllık armanın geleceğini tayin edecek olan tarihi bir final serisi...
Ama, Adana Demirspor maçına aşırı anlamlar yükleyip, camiaya ekstra gerilime sokmaya da gerek yok!
Bu karşılaşmanın önemini Özlüce'deki kuşlar bile biliyor...

HEPSİ KONSANTRE OLMUŞ
Bu işi başaracak olan teknik heyet ve futbolcular, Osmanlı maçında da gördüğümüz gibi, hedefe tamamen konsantre olmuş vaziyette...
Örneğin;
Ankara'da, 2-1 geriye düşerek, içeriye giren yeşil-beyazlılar, soyunma odasında konuşup kenetleniyor ve birbirlerine "galibiyet sözü" veriyor.
Sonra da ikinci 45 dakikada sahaya çıkıp, 3 gol birden bularak tarihi bir geri dönüşe imza atıyor!
Hem de bu sezon ilk defa 4 gol birden atarak...
İlk kez, bir devrede 3 gole birden ulaşarak...
Ardından...
Taraftara koşan Timsahlar, önce galibiyeti kutluyor, sonra da Bursaspor tribünü önünde "galibiyet pozu" veriyorlar.
İnançlılar...
Hırslılar...
En önemlisi de, hedefin ve armanın büyüklüğünün farkındalar...
Camianın beklentilerini biliyorlar...
Eskişehir maçından sonra, belli ki, bu davaya daha çok sarılmışlar...
Şu meşhur çizgi filmdeki gibi "Voltran'ı oluşturmak" için safları sıklaştırmış vaziyetteler.
"İnanç birlikteliği" tavan yapmış durumda...

"ASLA PES ETME" MESAJI...
Başta Seleznov ve Shehu olmak üzere, neredeyse bütün futbolcular, sosyal medya hesaplarından, "never give up (asla pes etme)" yazıyorlar.
Bazen açık denizlerde yakalandıkları fırtınada, gemi biraz su alsa da, yeşil-beyazlı tayfalar, küreklere daha sıkı asılıyorlar...
Camiada esen olumlu rüzgar, arada biraz kesilir gibi olsa da, geminin yelkenlerini şişirmeye başladı.
Daha ne olsun...

AİDİYET DUYGUSUNUN NİRVANASI
Baksanıza; daha 10 gün önce kiralık gelen Traore, ilk golünü atar atmaz, o mutluluğu yaşarken, aklına Timsah yürüyüşünü getirebiliyor.
Kimbilir, belki de daha önce Bursaspor'da oynayan arkadaşlarından bu sevincin hikayesini çok dinledi.
Veya; 7 yıldır Türkiye'de forma giyen bir futbolcu olarak, "bir gün Bursaspor'da oynarsam, mutlaka bu gol sevincini yapacağım" da demiş olabilir.
Adeta, "aidiyet duygusunun nirvanası" gibi...

GENCİ DE YAŞLISI DA HEDEFE KİLİTLENDİ
Açıkçası, ortaya çıkan tablo, bu  konsantrasyonu çok net gösteriyor.
Genci de, yaşlısı da...
Vakıfköylüsü de, profesyoneli de...
Yabancısı da, lejyoneri de hedefe kilitlenmiş durumda!..
Taraftar desen; zaten her şeye hakim.
Geçen hafta tribüne gelen 22 bin taraftar vardı. Bu sayı, pazar günü Adana Demirspor maçında daha da artacaktır.
Şimdi ben buradan çıkıp da, "Haydi Bursa, stada" falan demeyeceğim.
Hele, "Volkan Şen'e aşırı tepki gösterip de, bir sonraki Altay iç saha maçı için cezalı duruma düşmeyin" falan hiç demeyeceğim.
Sonuçta;
Ben sadece bir gazeteciyim.

TARAFTAR, ÖZLÜCE'YE KULAK KESİLİR
Ancak, şunu çok iyi biliyorum ki;
Taraftar, bu işin "baş aktörleri" olan teknik direktör ve futbolcuların ne dediğine, ne yaptığına çok dikkat ediyor.
Adeta, Özlüce İbrahim Yazıcı Tesisleri'nden gelen açıklamalara ve mesajlara kulak kesiliyor.
Arma sevdalıları, zaten, takımını destekliyor ve "lige dönüş biletini" alacağına yürekten inanıyor.
Takım, bunu hissetse de, kentin tüm katmanlarının, her anlamda, somut olarak yanında olduğunu görmek istiyor.
Şunun şurasında, ilk 2'ye girip doğrudan Süper Lig'e çıkmak için 2 Mayıs'taki son maça sadece 82 gün kaldı.
Para önemlidir tabii ki ama...
Bu saatten sonra, futbolcuların para pul hesabı yapacağını da pek sanmıyorum.

ONLARIN YERİNDE OLSAK...
Bu noktada, isterseniz, gelin, kendimizi futbolcuların yerine koyup, "empati" yapmaya çalışalım:
Görevi, gemiyi limana yanaştırmak olan İbrahim Üzülmez ve futbolcularının yerinde biz olsak, acaba n'apardık?
O şanlı formayı sırtımıza geçirir geçirmez;
Omuzlarımızda, koskoca bir kentin ağırlığını hissetmez miydik?
Timsah Arena'ya futbolcu olarak geldiğimizde,  "bizi desteklemeye, acaba kaç bin taraftar gelmiş?" diye merak edip, hemen sahaya çıkarak, tribünlere bakmaz mıydık?
Maçta, çok uygun pozisyondayken bir gol kaçırsak, bazı kesimlerce protesto edilsek, moralimiz bozulmaz mıydı?
Ama, tribünler, "hadi olsun koçum, bozma moralini" diyerek, bizi teşvik etse güzel olmaz mıydı?
Hasıl-ı kelam;
Karşımızdaki kişinin ruh halini daha iyi anlayabilmek için hepimizin, her alanda "empati" yapmaya ve birbirini daha iyi anlamaya ihtiyacı var!..
Hepsi bu kadar...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları