Serkan Yetişmişoğlu

Serkan Yetişmişoğlu

serkanyetismisoglu@bursadabugun.com

Bursa'nın kardelen çiçekleri!

2019.09.10 08:54 - Son Güncellenme: 2019.09.11 15:20
A

Açıkçası, transfer tahtasının açılması geç kalınca, camianın çoğunda yer eden, "ya tahta açılamazsa, bu tecrübesiz kadroyla naparız?!" şeklinde özetlenebilecek "ümitsizlik" durumu bende de vardı.

Çünkü;

Geçen sezon boyunca, taraftarın yüreğine yağan kar, Mayıs ayı sonunda bir anlamda çığ olup, Zirve'den üzerimize düşmüştü!

Resmen herkes donup kalmıştı.

Yeşil-beyazlı yürekler, buz tutmuştu adeta!..

YAZIN GÖBEĞİNDE KIŞI YAŞAMAK

Sanki;

Yeşil ovanın üzerini bembeyaz bir kar örtüsü kaplamıştı.

Mevsim yazdı ama...

Mayıs ayında Bursa'da, camiaya gelip çöreklenen kara kış; haziran, temmuz geçse de, bir türlü gitmiyordu.

Hani bir söz var ya:

"Kurt, kışı atlatır ama, yediği ayazı unutmazmış!" diye...

Buradan hareketle;

Camia, tabii ki bu zorlu kışı bir şekilde atlatacaktır!

Ama, Bursa'yı bu hale getirenleri de hiç unutmayacaktır!

(Bu arada, bu dönemde, arma sevdalıları, kulübe; kimlerin gerçekten yardım ettiğini, kimlerin "yardım ediyormuş gibi" yaptığını, kimlerin de "ölü taklidi" yaptığını çok iyi gördü!)

Taaa ki, 1. Lig başlayana kadar...

BUZLU TABAKAYI DELEN BAŞAKLAR

Zira;

O beyaz örtünün altından; Vakıfköy'ün bereketli topraklarında yetişen, forma sırası kendisine gelince de, "kardelen çiçekleri" gibi üzerindeki buzlu tabakayı delerek, gün yüzüne çıkan yeni başaklar gördük, "Yalçın" kayaların eteklerinde...

Kimisinin adı Ataberk'ti...

Kimisinin Sedat, İsmail, Rüştü, Emirhan, Burak, Kubilay veya Ali...

İşte bu kardelen çiçekleri, ağustosun son günlerinden itibaren kente "baharı getirdi"!..

Havalar ısındı.

Yüzler güldü.

Kardelenler öyle bir açtı ki;

Taraftarın, gönlünde "nadasa bıraktığı" o "umut çiçekleri" Akhisar maçında yeniden tomurcuklandı!

Eskişehir'de; Porsuk Çayı'nın yanı başındaki Sazova'nın yeni zemininde iyiden iyiye dallanıp budaklandı genç filizler...

Öyle ya;

Burası Bursa'ydı.

Mersin'e, Ordu'ya, G.Antep'e falan benzemezdi.

Çünkü, kökleri sağlamdı!

56 yıllık mazisiyle...

Futbol kentiydi ve 100 yılı bulan bir futbol kültürü vardı.

Camia; yazın başında, Zirve'den şehre düşen çığın altından kalkılacağına inanmaya başlamıştı artık...

"YENİDEN ZİRVEYE" DEME ZAMANI

Yeni yönetimin "Yeniden Zirveye" sloganı, daha 3. haftada ete kemiğe bürünüyordu.

Yeniden yüzünü güneşe dönmüştü koskoca bir kent.

Yürekler ısınmıştı.

Umutlar tazelenmişti.

Vakıfköy'den çıkıp, Nilüfer Çayı'nın kenarındaki uzun kavaklar gibi boy vermeye başladı gençler...

Takviye kuvvetler gelse de, "Vakıfköy Ruhu"nun getirdiği, enerji ve dinamizm, kenti de hareketlendirdi, takımı da...

Forma rekabeti daha da kızıştı!

30 YILLIK FİLM YENİDEN VİZYONDA

Bu arada "Vakıfköy" demişken...

Yoksa, "30 yıl önce şehre gelen 'Vakıfköy'den Şampiyonluğa' filmi yeniden vizyona mı giriyor?" sorusu akıllara gelmeye başladı.

Hani, 1988-89 sezonunda 2. Lig'de şampiyon olan Bursaspor  2. Lig Takımı vardı ya...

Kadrosunda altyapı dışından, sadece Dr. Kemal'in olduğu tarihi takım...

HİÇ UNUTULUR MU O EFSANE 2. LİG TAKIMI

Yaşı 40'ın üzerinde olanlar iyi hatırlar.

O kadroda, Vakıfköy'den yetişen; 

Kaleciler Muharrem Kayan ve Ahmet ile Ahmet Bağcı, Yüksel, Harun Şen, Sadri, Nihat, Murat Yoldaş, Talip, Faruk Korkmaz, Hacı Murat Yılmaz, Hulusi, Sedat Bayraktar, Ersel Uzgur, Vedat Vatansever, Ayvaz, Yahya Şen, Nurgut Ak, Mehmet, K.Ahmet vardı.

Bu kadro, önce;

1988'de 3. Lig'deyken, İslam ve Gürsel takviyesiyle, Bozüyük'te kupayı kucaklamıştı.

Ertesi yıl da, 1989'da 2. Lig'de Kütahya'daki son maçta; Ahmet Kılıç takviyesiyle ipi göğüsleyip, bugünkü Süper Lig'e çıkmaya hak kazanmıştı.

Ancak, Federasyon, "aynı ligde, aynı adı taşıyan 2 takım olmaz" diyerek, Bursaspor 2. Lig takımını, Süper Lig'e almadı.

Tabii ki, böyle jenerasyonlar 40 yılda bir denk gelir.

Bunu biliyorum!

Ancak;

Kubilay, Emirhan, Sedat, Rüştü gibi 1997'li altın jenerasyonun önderlik ettiği (97'li Enes Ünal, Ertuğrul Ersoy, M.Zeki Çelik, Muhammed Şengezer ve Furkan Emre Ünver'i de unutmayalım) ve takımının iskeletini oluşturduğu, günümüz kadrosunu düşünürken, genç bir muhabir olarak Bozüyük ve Kütahya'da yaşadığım o şampiyonluklar geldi aklıma...

Sonra da, kendi kendime "Bu yıl neden olmasın?" dedim.

KOŞUKAVAK'IN KARIŞIMI ÇOK ÖNEMLİ

Tabii bu noktada;

Sezon başındaki kaygılı bekleyişi, umuda çeviren, sistemi ve performansıyla övgüyü hak eden Yalçın Koşukavak'a büyük görev düşüyor.

Yeni gelen 13 transferle, gençleri iyi harmanlayıp, dengeli ve güzel bir karışım oluşturmak durumunda Hoca...

Yalçın Hoca ve genç kadro, camianın desteğini tamamen arkasına aldı.

Özellikle, pazar günü 16.30'da Timsah Arena'da Osmanlıspor önünde 3'te 3 yapma adına, camianın inancı da, beklentisi de yükseldi.

Eğer, Timsah, "Ben Fener'i yenmiş takımım be! Osmanlı'yı da çok rahat geçerim" gafletine kapılmazsa, istediğini alır.

Yalçın Hoca'nın da buna izin vereceğini düşünmüyorum.

Arma sevdalıları, bu takımı sevdi.

O nedenle, tribünler pazar günü bir hayli yükünü alacaktır.

Zaten, her başarının başlangıcında da; sevgi ve inanç yok mudur!

Öyleyse;

Bu, kardelen çiçeklerini ve takımın yeni umut çiçeklerini, hep beraber, sevgiyle bağrımıza basalım!

Ondan sonra zaten gerisi gelir...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları