Serkan Yetişmişoğlu

Serkan Yetişmişoğlu

serkanyetismisoglu@bursadabugun.com

Babamın omzunda...

2019.09.05 08:40 - Son Güncellenme: 2019.09.05 08:40
A

"Babamın omzunda...

Gelmiştim yanına...

Aşık olmuştum ben sana Atatürk Stadı'nda..."

...Diye başlayan o güzel tezahüratta olduğu gibi...

İmza törenine, çocuklarını omzuna alarak koşup gelmiş taraftarları ve yeşil-beyazlı yöneticileri görünce aklıma geldi.

ZAMAN TÜNELİNE GİRDİM

Ben de bir anda zaman tüneline girdim adeta...

1973-74 yıllarında, henüz 4-5 yaşlarında tanışmıştım Bursaspor'la...

Atatürk Stadı'nda;

Teksas'ın Kapalı Tribünü'ne yakın olan kısmında otururduk babamla...

O yıllarda;

Efsane çubuklu formayı giyen efsaneler Orhan Özselek'i, Sinan Bür'ü, Kıbrıslı kaleci Osman Uçaner'i, Vahit Kol'u, Vahap Çeki'yi, Sedat (1) Çelen'i, Sedat (2) Özbağ'ı, Kemal Batmaz'ı izledim.

O dönemde;

Bursaspor'la özdeşleşmiş olan unutulmaz futbolcuları seyretmek için erkenden giderdik stada...

İçeri girmeden önce de, yeşil-beyaz kağıt şapkamızı ve beton zemine oturmak için kartonlarımızı alırdık.

Ardından da; önce bilet gişeleri önündeki kuyruğa, sonra da stat girişinde uzayıp giden kuyruğa girerdik.

TRİBÜNDEKİ KÖFTECİYİ HATIRLAYANLAR?

Tabii bir de stat içinde Teksas ile  maraton (o zamanki adıyla açık tribün) arasında yer alan bacasından duman tüten kulübeden ekmek arası köfte almak adeta bir gelenekti.

O bol soğanlı köfteleri ve Sayas ayranını, babamın getirdiği gazetenin üzerinde mini bir sofra kurup mideye indirmek bile çok tatlıydı.

Devre arasında Bursaspor'un ikinci yarıda atacağı golleri görmek için bazı taraftarlar, tabelanın olduğu spor salonu tarafındaki yeni kale tribününe giderdi.

Tabii o zamanlar, kapalı trinü dışında; tribünler arasında kategori ve telörgü uygulaması yoktu.

Zaten, o yıllarda; Teksas'ın da, açık tribünün de, yeni kalenin de üstü açıktı.

HEY GİDİ GÜNLER HEY

Ayrıca, 1963'te kuruluşuna tanıklık etmiş, eski

mahfel müdavimi olan babamdan; 1963-73 arasındaki yıllarda yaşananları ve deplasman hikayelerini dinlemek de benim için ayrı bir zevkti.

Hele hele o efsane futbolcularla, 1987'de gazeteciliğe başladıktan sonra tanışmak...

Çocukluğumun kahramanlarıyla röportajlar yapmak...

Muhtar Tucaltan, Sedat (3) Özden, Nejat Biyediç gibi efsanelerle aynı gazetede çalışmak, hatta onların yazılarını telefonla almak bile benim için paha biçilemez hatıralar olarak zihnime kazındı.

Hey gidi günler hey!..

Dün, yeni transferlerin imza töreni için babasının omzunda Özlüce İbrahim Yazıcı Tesisleri'ne giden çocukları görünce;

46 yıl öncesine dayanan o unutulmaz anılara daldım bir anda...

...Ve bunları sizlerle paylaşmak istedim.

Gerçekten duygulanıyor insan...

Öyle ki;

Şampiyon Arma, hangi ligde olursa olsun, her fırsatta sevdasına koşan taraftarları görünce, insanın içindeki umut daha da artıyor.

Hele hele...

Son 2 haftada, genç kadroyla elde edilen 6 puan; camianın moralini bir hayli yükseltti.

Zaten hep diyoruz ya:

"Umuttur Bursaspor" diye...

EVE DÖNMEK İÇİN...

Tahta açıldıktan sonra;

Yapılan transferlerle, takımın "gerçek adresine döneceğine" olan inanç arttı şehirde...

Dikkat ederseniz;

"Şampiyonluk" demiyorum.

Zira, 2010'da Süper Lig şampiyonu olmuş bir kent için, 1. Lig'den çıkarken verilen kupa;  bana göre sadece "eve dönüş bileti" anlamındadır.

Son günlerde, transferlerle ilgili görüşlerimiz soruluyor.

Bundan önceki yazımda, isim anlamında değil ama, mevki yoğunluğu anlamında bazı eleştirilerim olmuştu.

Ancak;

Yeni oyuncularla ilgili bireysel yorum yapmak için henüz çok erken.

En azından 2-3 hafta daha bekleyip, ondan sonraki gidişata göre, yeni futbolcuların;

-Form durumlarını,

-Takıma uyum süreçlerini,

-Yalçın Hoca'nın kadro tercihlerini,

-Takıma katkılarını gördükten sonra, daha sağlıklı bireysel ve takım değerlendirmeleri yapabiliriz.

Tabii ki, her maça özel performans yorumlarımız olacak, o ayrı...

"SENTEZ" ÇOK ÖNEMLİ

Bu noktada;

Camiadaki beklentiler de ana hatlarıyla şunlardan oluşacak:

-Teknik direktör Yalçın Koşukavak, yeni transferlerle, yaz kampı geçiren Vakıfköy ağırlıklı kadro içinde iyi bir "sentez" yaparsa...

-Tecrübe ile gençliğin enerjisi ve dinamizmi, Özlüce'de kıvamında yoğrulursa...

-Büyükler küçüklerine deneyimlerini aktarırsa...

-Gençler de, büyüklerin tecrübelerinden faydalanırsa...

-Oluşan kadro, "takım ruhunu" yakalayabilirse...

İşte o zaman;

Ortaya, "yeniden zirveye" parolasıyla oynayan bir takım çıkabilir.

Bu milli arada, zaten kondisyonu eksik olan bazı yeni oyunculara özel yüklemeler yapılacaktır.

Pazar akşamı Timsah Arena'da Fenerbahçe ile oynanacak hazırlık maçında da, bazı yeni isimlerin son durumunu görme fırsatı bulacağız.

Önemli olan kentte yeniden oluşmaya başlayan sinerjiyi kaybetmeden...

Formasından, kombinesine kadar her anlamda ilgiyi ve desteği arttırırsak, bu kentin önünde hiçbir set duramaz!

Camia, sevdalısı olduğu "arma" için bunu yaparsa...

Yani, eskiden olduğu gibi "armudun sapı, üzümün çöpü" demeden, yine kenetlenirse...

Tek vücut olursa...

Bu iş olur.

Yeter ki, önce biz inanalım!..


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları